28 Nisan 2011 Perşembe

İÇİMDEKİ BAŞKA BEN-NAŞİDE GÖKBUDAK

Çok ayrı kaldık biliyorum sevgili dostlar ve hasret sona erdi:) Aslında ne okuyorum? köşesinde resimi bulunan Batıdan Gelen İblis adlı kitabı okumam gerekli idi değil mi? Ama hayır sinir sistemim tahammül edemedi ne yazık ki kitaba halbu ki benim çok sevdiğim ve hastası olduğum antik mısır ile ilgili idi kitap ama olmadı birbirimize ısınamadık dedik ve yollarımızı ayırdık malesef:) bende başka bir kitaba başladım böylece..

İçimde ki Başka Ben Naşide Gökbuda'ğın okuduğum ikinci kitabı ve ilk okuduğum kitabı Perina gibi buda gerçek bir hikayeye dayanıyor yanlızca biraz değişik bir kurgu ile bize sunuyor sevgili yazarımız..Kitabımızın konusu reenkarnasyon yani ruhun başka bir bedende tekrar can bulması.Yazarımız bu hikayeyi bir Leh kadınından dinliyor ve bir Türk ailesinin üzerinden kurgulamaya başlıyor kahramanımız olan Sıla'nın bu durum yüzünden ne gibi olaylar yaşadığını büyük aşkı ve içinde bulunduğu bu karmaşık durumla olan sınavının nasıl biteceği konusunda merakınıza hakim olamayarak kitabı hemen okuyuveriyorusunuz.

Yazarımızın da dediği gibi:bu hikayeyi, mükemmel bir Türk sofrası değil de,beş çayı için, güzel yapılmış enfes bir dilim pasta olarak düşünebilir ve zevkle okuyabilirsiniz..Tavsiye ederimm arkidişlerimm

20 Nisan 2011 Çarşamba

AZ-HAKAN GÜNDAY

AZ Hakan Günday'ın Kinays ve Kayra'dan sonra okuduğum ikinci kitabı ve size söyleyebilecek tek kelimem var bu kitap hakkında ''MÜKEMMEL''  Derda ve Derda birisi kız diğeri erkek ama kaderleri yaşadıkları acı aynı 'AZ' ...

Aslında kitabı sizlere uzun uzun anlatmamak için kendimi zor tutuyorum sevgili dostlarım ama hem yanlış birşeyler aktararak kitaba haksızlık yapmaktan çekiniyorum  hemde okumayanlara fazla ip ucu vermek istemiyorum..Fazla derinlere inmeden anlatmaya çalışacağım size..

Derda ve Derda ilk başta da dediğim gibi biri kız diğeri erkek fakat adları,kaderleri ortak iksinin de.. Derda annesi tarafından ilk önce bir yurt köşesine atılmış sonra da geri döneceksin diye  kandırıp kızını alıp köylerine evlendirmek için götürür o sırada on bir yaşındadır Derda sadece on ve bir yaşında ve tek istediği matematiği sevmesede okumaktır! Ama kaderine sözü geçemez Derda'nın ve Hikmetçiler tarikatı mensuplarından Ubeydullah'ın oğlu Bezir ile evlendirilir ve Londra'ya götürülür.Derda beş yıl boyunca gittiği Londra'da ki evlerinde hapis hayatı yaşar çeşitli işkencelere maaruz kalır.Çektiği işkenceler yetmezmiş gibi seks kasetleri çeker para için uyuşturucu bağımlısı olur ve uyuşturucu içn yapmayacağı şey kalmaz artık..Sonra Derda tedavi olur hastahaneye yatar orada kendisine Anne refakat eder Türkçe'de yazıldığı gibi annelik eder Derda'ya kızı yerine koyar Derda da annesi yerine koyar Anne'yi..Ve Derda yarım bırakmak zorunda kaldığı okuluna geri döner üniversiteye gider ve bir edebiyat profesörü olur...

Derda,mezarlıklar içinde bir gecekondu da yaşamakta ve göz kanseri olan annesine bakmak zorundadır çünkü babası cezaevindedir.Derda'da onbir yaşındadır ve hiç okula gitmemiş okuma yazması yoktur.Sadece on ve bir yaşında olan Derda'nın bütün dünyası içinde yaşadığı mezarlıktan ibarettir..Bir gün annesi ölür Derda'nın ve yanlız kalır annesinin ölümü duyulursa yurda verileceğinden korkar ve kimselere söylemez annesini parçalar ve çeşitli mezarlara gömer  annesinden kalan son parçayı sol elini bir mezara daha gömmüş oradan ayrılırken sakallı ve cüppeli bir adamla çarpışır adam annesinin sol elini gömdüğü mezara gider ve bir zarf gömer Derda korkar kendisini gördü diye düşünür ve adamı takip etmeye başlar.Adam düzenli olarak gelir mezarlığa ve kimi zaman sarı kimi zamanda beyaz zarf gömer mezarların içine Derda'da merakına engel olamaz açar zarfları para çıkar kiminden yarısını alır pararnın evrakları da okuması olmamasına rağmen lazım olur diye düşünür alır saklar.Sonra Derda bir gün yine adamı takip eder ve gittikten sonra mezarın içine gömdüğü neyse almak için kazmaya başlar ve bir kutu bulur içinden çok miktarda para olduğunu düşünür açar ama annesinin sol eliyle karşılaşır korkudan ne yapacağını bilemez en sonunda aldığı belgelerı yine oraya gömmekte bulur bu şekilde kendisine zarar vermiyceklerini umar lakin öylede olur ama içindeki korkudan kurtulamaz derken o mezarda toprağa beyaz bir zarf gömen bir kadın görür ve herşeyi anlatıp yalvarmaya afdilemeye karar verir ama kadın yabancıdır ve ne dediğini anlamaz mezarı işaret eder (nerden bilsin Derda o yabancı kadınınOğuz Atay Londra'da kanser tedavisi görürüken kendisine bakan ve ona aşık olan Anne olduğunu?Nerden bilsin Derda kırk yıl sonra kavuşacağı Derda'ya annelik eden Anne olduğunu) Derda mezarı yıkayıp temizlerse kendisini affedeceklerini düşünür ve ondan sonra ki beş yıl boyunca o mezarı hersabah kalkar ve yıkar aynı zamanda konusurda mezar taşıyla orada yatanla oranın sonsuz misafiri olan Oğuz Atay ile.. Hikayemize böyle dahil olur Oğuz Atay ama Derda okuması olmadığından onun Oğuz Atay olduğunu bilmez..

Korsan kitap matbaasında koli taşımaya başladıgında ve bir tezgahtar çoçuğun ona Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı kitabını vermesi ile anlar hergün konuştuğu sırdaşının o kitabın yazarı olduğunu okuması olmadığı halde harfleri doğum ve ölüm tarihlerini zihnine kazımıştır Derda görür görmezde tanır harfleri ve okumayı öğrenir.Tutunamayanları,Korkuyu Beklerkeni,Günlüğü ve Biyografisini okur Derda Oğuz Atay'ın ve onu kendisinin bir eşi olarak görürür ona yapılan haksızlıklara dayanamaz yemin eder Oğuz Atay'a bunları yaşatanlardan intikam almak için..Gün gelir Derda Oğuz Atay'ın intikamını alırda 24 yıl hapse mahkum olur Derda  kendisini öldürmesi istenen ama onun yerine kendisine o silahı verenleri öldüren ve  Çöpçü Hanif'in hayatta kalmasına sebep olur istemeden.Çöpçü Hanif'nin oğlu tarafından cezaevinde bakılır Derda kendisine gönderilen cep telefonundan izlemek zorunda kaldığı Derda ile bu şekilde tanışır.İzlemek zorunda kalır çünkü Derda'nın 52 tane adamın tecavüzüne uğrarken gözlerinde ki bakış ve söylediği sözler etkiler Derda'yı ve ona aşık olur o anda yazmayı öğrenmek ister kendisine mektup yazar.Cezaevinden çıktığı gün kendisini almaya gelen bir avukatın onu herşeyin başladığı yere mezarlığa götürür ve Derda orada karşılaşır hayatının belki de en büyük süprizi ile...

Bu şekilde tanışır isimleri ortak kaderleri ortak Derda ve Derda... Birbirlerine yazdıkları mektuplar kitabın en güzel kısımlarından bence ki Derda'nın İngiletere 'den Türkiye de olan Derda'ya yazıdığı mektubun son bölümünü paylaşmak istiyorum:

Diyebilirsin ki, bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?Haklısın.Belki de çok az.. O zaman şöyle demeliyim:Seni az tanıyorum...Az...

Sen de farkettin mi? Az, dediğin,küçücük bir kelime.Sadece A ve Z. Sadece iki  harf.Ama aralarında koca bir alfabe var.O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.Sana söylemek isteyipte yazamadığım sözlerbile o iki harfin arasında.Biri başlangıç,diğeri son.Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.Yan yana gelip de birlikte okunmak için.Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.Senin ve benim gibi...

Bu yüzden, belki de, azçoktan fazladır.Belki de az,hayat ve ölüm kadardır! Belki de,seni az tanıyorum, demek,seni  kendimden çok biliyorum,demektir.Belki de az her şey demektir.Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...

Birlikte olabilmek için kırk yıl bekledi onlar birlikte ölebilmek içinde kırk yıl daha yaşadılar...

Derda: '' Seni AZ seviyorum''
Derda: '' Ben daha AZ... ''

Biraz uzun oldu farkındayım sevgili dostlar ama yazdıkça yazasım geldi  bu mükemmel kitap hakkında tereddütt etmeden alın derim...

18 Nisan 2011 Pazartesi

ÖLÜM ADASI-AGATHA CHRISTIE

Evett sevgili arkadaşlar bir A.C romanı daha okumanın haklı gururunu yaşamaktayım şuanda :)) Ölüm Adası adlı kitabı klubumuzun A.C okumaya karar verdıgı zaman bende seçenekler arasına koymustum ama pek ilgi çekmemişti bende kendi kendime sonra mutlaka almalıyım dedım vee haftasonu Taksım de ki Can Kitabevi'ne yaptıgım zıyarette hemen aldım çokta iyi yapmısım çünkü çok beğendim:)

Gelelim sevimli  kahramanımız Mıss Marple'ın macerasına: Kahramanımız bu sefer tropik bir tatil geçirmek için St. Honore adasında bulunan Golden Palm Oteli'ne gider ve yine çevresinde birbirinden ilginç insanlar vardır ama Mıss Marple'ın günleri yavaş yavaş sıkıcı ve birbirinin aynı bir hal almaktadır derken günlerden bir gün otelde kalmakta bulunan Binbaşı Palgrave odasında esrarlı bir şekilde ölü bulunmasıyla birlikte otelde arda arda ölümler yaşanmaya başlar ve bundan sonra işler karışır tabi ki olaya el atmadan duramayan sevimli Mıss Marple'ımızın da tatili daha hareketli bir hal almaya başlar.Arda arda gelişen olaylara ne sebep olmaktadır acaba bundan daha başka ölümler yaşanacak mıdır? yaşanacaksa sırada ki kurban kimdir?

Sanırım bu kadar soru sizi meraklandırmaya yeterli eğer okumadıysanız Ölüm Adası'nı tavsiye ederim yada A.C daha önce hiç okumamış acaba hangisinden başlasam diye de düşünebilirsiniz ozaman yinede Ölüm Adası'nı güzel bir başlangıç olarak yine tavsiye ederim yani her türlü tavsiye ederim sevgili arkidişlerimmm:))

16 Nisan 2011 Cumartesi

Bugün ne yaptık?

Evett sevgili  dostlar çok sevdiğim arkadaşlarımın Seda evden çık Seda evden çık artık diye haykırışlarına en sonunda bir yanıt vermek gerekli diye düşündüm ve sizden iyi olmasın çok sevdiğim eski iş arkadaşım olan aynı zamanda adaşımdır kendisi Sedacığım ile birlikte onun da vizelerinin bitmesini fırsat bilip dışarı çıktık attık kendimizi sokaklara..

Dünden Seda ile Taksim de klasik buluşma noktamız olan Burger Kıng'ın önünde görüşmek  için sözleştik ama ben tabiki zamanın da yetişemedim neden mi çünkü sevgili dostlar ben genelde Taksim'e Yeşilköy den yada Bakırköyden bindiğim sarı dolmuşlarla giderim bugun de dedım Yeşilköyden bineyim hay demez olaydım bekle allah dolmuş gelmez bekle allah dolmuş gelmez ne yapsam ne etsem diye düşünürken ordan bir tane genç kızcağız ''taksi ile gitmek isteyen var mı?'' diye sordu dedım ben:)) sonra ıkı kısıye daha sorduk onlarda geldı bırlıkte bındık tasıye dedım heralde yetısırım ama ne mumkun hem çok sayın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin her yanı lalelerle donatmak istemesi hem de havanın güzel olması dolayısı ile kendisini sokaklara atan İstanbul'lu vatandaşlarımızın çektiği trafik işkencesi yuzunden en geç bır satte gideceğim Taksime tam iki saatte gidebildik ve ben çıldırdım tahmın edersınız kı neyse ki Seda'nın yanında iş yerinden bı arkadaşımız daha vardı da yanlız kalmadı kızcağız..

Sonra sevgili dostlar en nihayetinde biz buluştuk meğer Taksimde bugun hayvan haklarını koruma amaçlı eylemde varmış geri kalırmıyız tünele doğru yürürken bizde katıldık aralarına hem birbirinden sevimli köpekçikleri sevme imkanım da oldu çok mutlu oldum:))) Yürümekten yorulunca dedim gidelim kahve falan içelim bari girdik midpointe ben Taksim de açılan yeni yerlerine hiç girmemiştim açıkçası arkadaşlar ve çok beğendim mannzarası falan süper olmuş gerçi eski biracı iken de manzarası süperdi:)) dışarda oturduk sevgili adaşımla gerçi donduk ama sıcak çikolatalarımız ısıttı bizi:))

Ordan çıktık haydee Beyoğlu pasajına girdik ben çok güzel pantolonlar badiler elbiseler beğendim ama kendime hakim oldum sevgili dostlar almadım hani alkışlarr:))) Sonra benim ihtiyacım olan makyaj ürünlerini almak için kozmetikçiye girdik ve aman ordaki kız bana bi makyaj yaptıı vallahi çok beğendim bende yaptıgı seylerden beğendiğim ve ihtiyacım olanları aldım çıktık..İstiklal de yürürken benim anlatıcaklarım oldugu aklıma gelınce girdik bi yere daha oturduk aman ben başladım çenem düştü anlat allah anlat meğer ne çoksey birikmiş neyse içimi döktüm sevgili arkadaşıma rahatladım oda sağolsun dinledi beni:) Ama benim şaşkın arkadaşımın meğer kozmetikçiden alacağı birseyler varmış aklına sonradan geldiği için ayrıca annesini beklediğimiz ve vaktimizde oldugu için haydee tekrar tünel aşağı yürüdük ama ben pazarlık yaptım hediye olarak dönüşte kitapçıya gireceğiz dedim zira CAN KİTAPEVİ'nin Taksim de açtığı yeni mağazasına girmemiştim oda kendimi içinde kaybettiğimi bildiği için ama beni tekrar bu soğukta aşağı kadar yürütüğünden hediye olarak kabul etti :))

Can Kitapevi 'ne girdiğimiz andan itibaren benim yüzüm aydınlandı resmen Seda da ayyy şuna bak nasıl gözleri açıldıı bütün gün böyle açık değildi kızım gözlerin diye takılmaya başladı bana:) Bende kendimden geçmiş bir vaziyette kitaplara saldırdım tabiki tam HAKAN GÜNDAY 'ın AZ isimli kitabını almış kasaya gitmiş çıkıyordum kasa daki çocuk demesin mi üst katımızı gördünüz mü diye? ayy dedim görmedim hemencecik çıktım tabikii aman yalebbimmm ne göreyimmm ortaya koymuşlar yuvarlak bir masa herkes orda otrumus kitabını okuyor nasıl huzurlu nasıl güzel bir ortamdı anlatamam kimiside geniş cam kenarlarına oturmuş kitaplarını inceliyorlardı vallahi sevgili dostlar beni orada bıraksalar gıkımı çıkarmaz biömür kalırdım o huzurun içinde...Neyse ben de daldım kitapları incelemeye sağolsun Sedacıgım  sabırla bekledı benı arada da bol bolresimlerimi çekti:)) kendimden geçmiş vaziyette incelerken kitapları baktım Seda sıkılmaya başlıyor istemeyerek de olsa ayrıldım Can Kitapevi'nden ama bir daha gittiğimde daha uzun kalacağım kesin:))

Anlıycağınız sevgili dostlar uzun biraradan sonra arkadaşım Seda sayesinde çok güzel neşeli bir gün geçirdim ve bana çok iyi geldi gerçekten bugün için ve diğer bütün gerçek dostlarım gibi yanımda oldugu için kendisine çok teşekkür ediyorum ve onu çok seviyorumm hadi hadi kıskanmayın sizi de seviyorumm:)

Eee biraz da bugunden resimler gelsin dimi ama:))

kuzucum Sedacım:)




hepsi benimmm:)))

Dikkat bu bölüm Kitap kulübümüz deki arkadaşlarım için gelmektedir:))
nereye bakacağımı bilemezken:)
bunların da hepsi benim:))
,
gözlerim nasıl da açılmış baksanıza:))
hahaha gözlerim ne komık baksanıza:))
cici cicii:))
AGATHA sevenler bu sizin içinn:)))
bil bakalım içinde neler var az sonraaaa:)))
işte torbanın içindekiler yanlız ZEHİR DOLABI isimli kitabımız CAN KİTAPEVİ'NİN hediyesiiii:)))

13 Nisan 2011 Çarşamba

GEL VATANDAŞ GEL 3'e 5'e BAKMA CİLLOP GİBİ KİTAPLARA GELL:D

Bu yazı sevgili Alkım arkadaşımı kıskandırmak amaçlı yazılmış ve ona itaf edilmiştir:DD (Allahım çok kötüyümmm )

Evet sevgili arkidişler anlıyacağınız üzere yazımın başlığından yine bir careffuar çıkartması yaptık sevgili annemle ve markete girer girmez daha ben demeden bu sefer annem dedi hemen :'Seda hadi kitaplara bakalım' diye bende anneme koca bir AFFEERRRİNİ  yapıştırdım marketin orta yerinde annem de : 'aaa şuna bak ayol benden aldığını geri bana satıyor'diye başladı söylenmeye eee dedm Sevgi Sultan bu işler sırayla haksız mıyım ama arkidişler:)))

İlk önce gittik kitaplarımıza baktık tabii ben aldım yine hoşuma gidenleri annem hadi artık demese etraftakilerin şaşkın bakışları altında sanırım orada saatlerce daha kalabilirdim zira yanımdan geçenler kitaplara bakmaya gelenler bana uzaydan inme bir varlıkmışım gibi bakıyorlardı da.Kitapsever teyzeyi gördün mü diye sorularınızı duyar gibiyim sevgili arkidişler ama malesef göremedim çok bakındım çevreme ama göremedim kısmet değilmiş artık bi başka sefere inşallah..






Kitaplarımızı aldıktan sonra markettee anneciğimle şöleeee bir gezindikten sonra hadi artık çıkalım servisi kaçıracağız dedim ben bir gittik ki bizim servisin yerinde yeller esiyor gelir dedim ben anneme ikide kalkacak nasılsa daha var amaninnn saat iki oldu bütün servisler gitti bizim ki daha gelmedi bile anneme dedim soralım şu şöför bey amcalara neymiş durum sorduk demesinler mi' Ablaa servis üçte gelecek daha bi saat var diye :S aman yaleppim kan beynime sıçradı üşümüşütüm kafein krizim tutmuştu birde ama benim suçumdu yanlış bakmışltım servis saatine hiç ses etmedim edebimi bildim oturdum aşağı yeni aldığım bebişlerden birini seçtim okumaya başladım oda şudur
Neyse ki Cem Sultan sayesinde zaman şıp diye geçti servismiz geldi bende sıcacık evime ve kahveme kavuştum:)) işte bir careffuar macerasıda böyle geçti sevgili dostlar.Şöyle bir bakıyorumda sanırım careffuara gitmek bir alışkanlık haline geldi ana kız olarak bizde hehe:)))
Yeni maceralarda görüşmek üzere beni özleyin anacığımm bayyyyy:)))

12 Nisan 2011 Salı

TARİHÇİ- ELIZABETH KOSTOVA

Merhabalar sevgili dostlarımm uzun zamandır yazmıyordum yine değilmi? Ama bilseniz nerelere gittim kimlerle tanıştım başıma neler geldi hak veriridiniz bana sizde en iyisi lafı uzatmadan bu sefer nerelerden geldiğimi hangi kahramanlarla tanıştığımı anlatayım sizlere..

Evet sevgili arkidişler valla bir baktım Amerika dayım,bir baktım İstanbul'gelmişim,bir baktım Romanya gitmişim,aa bi de baktım Bulgaristan'a gelmişim yani sizin anlıycağınız gezmediğim ülke tanışmadığım tarihçi kalmadı ki benim için bir zevkti çünkü ben tarihi de tarihçileri de pek severim doğrusu:).Kitabımız isimni bilmediğimiz bir arkadaşımız tarafıdan babasının hikayesini anlatıyor bize.Kızımız babasının kütüphanesinde çok eski ancak sayfaları boş fakat tam ortasın da bir ejderha resmi olan bir kitap bulması ile babasının hikayesini öğrenmeye başlıyor.

Babası da bu kitabı öğrencilik yıllarında bulmus danışmanına göstermiş ve oda kendisinde de aynı kitaptan bulunduğunu ve bunun üzerine yaptığı araştırmalarla Dracula'nın hala yaşıyor olabileceğini söylemiş ve bunları Paul ile paylaştığı gün ortadan kaybolmuş.Kendisini danışmanı Rossi'yi bulmaya adayan Paul daha birçok eski kaynakla ve birçok süprizle karşılaşır.En önemlisi ise Profesör Rosii'nin kızı olan Helen Rossi ile bu araştırmaya  devam ederler.Ancak bu olaylar sırasında Paul da tıpkı danışmanı gibi ortadan kaybolur ve yaptığı araştırmalar sırasında yazdığı mektuplar vardır ve kızı bu mektupları bulur babasının yardımı ile hem Dracula'nın izini hem de kayıp olan babasına ulaşmaya çalışacaktır bakalım başarılı olabilecek midir?Aynı zamanda sebepsiz yere yine ortadan kaybolan annesi de acaba hala yaşıyor mudur?

 Kaynağı İstanbul'a Osmanlı Devleti'ne kadar ulaşan bu macera sizlere soluk aldırmayacak buna emin olabilrisniz Dracula ile tanışmak hepinize ayrı bir heyecan verecek buna hiç şüphem yok şiddetle tavisye ederim yukarıda bahsettiğim soruların cevaplarını merak ediyorsanız eğer alın ve okuyun derim ben:)))

7 Nisan 2011 Perşembe

PERİNA-NAŞİDE GÖKBUDAK

Naşide Gökbuda'ğın aslında İçimdeki Başka Ben adlı kitabına başlayacaktım fakat sevgili anneciğim ve çok canım arkadaşım Gizem'ciğimin  ısrarlarına ve anlatamalarına dayanamayarak Perina'ya başladım iyiki de başlamışım.Çünkü Naşide Gökbudak ilk kez okudum ve doğru kitaptan başlamak benim için çok önemliydi takdir edersiniz ki neyse uzatmıyım anneme ve Gizem'ciğime teşekkür ederim yönlendirmeleri için tabi kitapsever teyze yi de unutmamam gerekir değil mi? :)

Perina güzel,nazik,alımlı,insacıl,iyi huylu Perina...Beni nasıl etkiledi bu Perina'nın hikayesi anlatamam sevgili dostlar zira bunun gerçeğe en yakın olanı da beni etkilemesin de büyük payı var tabii.Hayatına bir Grandüşeş olarak başlamış bilmediği bir evde evlatlık olarak başka bir bedende hayat bulmaya çalışmış hayatın getirdikleri ile birlikte Elazığ'ın bir köyünde haketmediği  hayal etmediği bir hayatı sürmek zorunda kalmış,çekmediği çile sıkıntı kalmamış Perina'nın ama yinede hayata tutunmaktan çabalamaktan çalışmaktan hiç vazgeçmemiş pes etmemiş  ve kendi memleketinden çok uzakta da hayata gözlerini kapamış mutluluğu anca bu sayede bulmuş ne yazık ki Perina...

Kitap da geçtiği gibi ve herkesin en azından okuyanlardan aldığım yorumlarda benim ortak kanım Nerdeeen Nereyeee oldu bu kitapta gerçekten de insanların nerden nereye gelecekleri yarın ne olacakları hiç de belli olmuyor oyuzden insan her anını keyifle yaşamalı,sevdiklerine daha bir özen göstermeli,saçma sapan şeylerden kalpler kırılmamalı diye düşünüyorum ben.Herşeyden önce bir kez daha anlamış bulunumaktayım ki sevgili dostlar bir insan kesinlikle:NE OLDUM DEĞİL NE OLACAĞIM demeli bence....

Şiddetle okuyun Perina'nın hikayesin den ders alın derim ben...

5 Nisan 2011 Salı

TEPEDEKİ EV-Shirley JACKSON

Tepedeki Evi çok merak etmekteydim açıkçası sevgili dostlar ama umduğumu bulamadım desem yeridir.Neden mi? Hemen anlatayım..

Felsefe doktoru olan ve psişik güçlere merak salan Dr.John Montague seksen küsür sene önce Hugh Crain isimli bir vatandaşın ailesi ile birlikte mutlu mesut zamanlar geçirmek için yaptırdığı ve daha sonradan çeşitli olaylar neticesinde adı perili eve çıkan bu evi kiralaması ile başlar.Hugh Crain evi yaptırmış çok sevdiği eşine süpriz yapmak istemiştir ancak sevgili eşi yeni evini göremeden hayata veda edince adamcağız çok üzülür ve yetiştirmek zorunda olduğu iki kızı ile bu evde tek başına kalır.Gel zaman git zaman Hugh Crain de ölür ve ev kız kardeşlere kalır ve arlarında çıkan anlaşmazlıklar yüzünden kardeşler ayrı düşerler evin hikayesi bu şekilde saçma sapan bir geçmişi oluşturulmuş daha fazla anlatmak istemem okuyacak olan arkadaşlarımı olumsuz görüşlerimle etkilemek istemediğimden

Stephen Kıng'in ROSE RED KONAĞI adında bir kitabı ve bu kitabın bir filmi vardır bende üniversite zamanında iken kitabını okumasam da filmni izlemiş ve çok beğenmiştim şimdi ne alakası var diyeceksiniz sevgili dostlar ama biraz ona benzettim çünkü Rose Red Konağın da da ev kendi kendisini yeniliyor odalar hareket ediyor ve oda içinde odalar meydana geliyordu Tepedeki Ev de aynen o şekil işte insanlar tuhaf şekilde etkileniyorlar evin içinde olanlardan ama aslına bakarsanız elle tutulur bir olayda olmuyor nebileyim bana çok vasat geldi açıkçası beğenmedim yani beklediğim gibi değildi ama belki sizler beğenirsiniz..

NELER OKUDUM??

Blogum yokluğun da boş durmadım tabiki de dostlar çok güzel kitaplar okudum şimdi şöyle bir baktım da neler okumuşum diye bana az gibi geldi yada atladıklarım oldu bilemedim doğrusu :/ Neler okumuşum bakalım izlenimlerimi bu sefer uzun uzun anlatmayacağım arkidişler sadece bende bıraktıkları izlere göre kelimelerle aktaracağım..

1) UÇURTMA AVCISI KHALED HOSSEİNİ : Muhteşem bu kadar etkileneceğimi bilmiyordum  gerçekten..

2)BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ KHALED HOSSEİNİ  : Aynı şekilde çok etkilendim..

3) OYUNUN USTASI:Bu kitabı lise zamanlarımda okumusutum ve o kadar beğendim ki birçok kere okudum hatta arkadaşıma verdim okuması için ama geri  getirmedi malesef bende de okuduklarım illa kitaplığımda olsun diye bir alışkanlık olduğu için tekrar sipariş edeyim dedim bir baktım ki meğer başka bir yazar kitabın devamını getirmiş dururmuyum onuda aldım:)) hee çenem düştü kitabın nasıl oldugunu belirtmedim MUHTEŞEM !

4)SIDNEY SHELDON OYUNUN USTASININ KURALI: Devam kitabı olarak gayet başarılıydı

5)16:50 TRENİ AGATHA CHRİSTİE:Nasıl olabilir ki şaşırtıcı ve süper her zamanki gibi:)

6)KUM FIRTINASI JAMES ROLLİNS:Şahsen bu kadar başarılı olabileceği aklımdan geçmemişti tam benlikti bitmez bir aksiyon,eski tarih,kazıla,keşifler daha ne olsun:) okuyun derim!

7)SORRY ZORAN DRENKAR: Çok merak ettiğim ve tavsiye edilen bir kitaptı ama açıkcası ben hiiçççç    beğenmedim ama fırsat bulursam belkibır daha okurum

8) BEYOĞLU RAPSODİSİ AHMET ÜMİT: Ahmet ÜMİT'in İstanbul Hatırası adlı kitabından sonra okuduğum ikinci kitabıydı ve onu çok beğenmiştim Beyoğlu Rapsodisiadlı kitabını da sevgili Aslı'nın önerileri üzerine aldım ve çok çok beğendim okuyun derim!

9)YEŞİL PERİ GECESİ AYFER TUNÇ: Okumayı çok istediğim bir kitaptı ve gerçekten çok çok beğendim şiddetle tavsiye ederim:)

10)ÇOLUK ÇOCUK PAUL SMITH: Yine merak ettiklerim arasındaydı biyografi tadında güzel bir kitaptı benim için değişik birtecrübe oldu sizinde denemenizi öneririm:))

Blogumun yokluğunda bunları okudum sevgili dostlarım ve izlenimlerim de bu şekilde kısa ve öz oldu bu seferlik ama umarım yetmiştir:))

Annem Ben ve Kitap Sever Teyze:)

Uzun zamandır bloguma yazamayınca takdir edersiniz ki anlatacak çok şey birikti sevgili dostlar işte onlardan biri daha geliyor sıkı durun:))

Geçen hafta annemle canımızı sıkıldı haydii kalktık Beylikdüzü Carrefour'a gezmeye alışveriş yapmaya gittik:)  Allah tan servis koymuşlarda gidişimizde gelişimizde pek bir rahat oldu vallahi yoksa beni öldürseniz bu soğukta oralara kadar gitmezdim:)) Neyse annemle gittik bir güzel gezdik alışverişimizi yaptık sonra çıkmadan önce tabi en son ben hangi reyona uğradım bilin bakalım? Tabiiki de kitap ve film reyonuna diye bağırdığınızı duyuyorum evet doğru bildiniz sevgili arkidişlerimm:))

Bir de baktım ne göreyim kitaplar üç lira,dört lira, beş lira aman yaleppim dedim cennete düştüm ben sanırım:) ve tabiki kendimden geçmiş bir vaziyette daldım aralarına:) tam o esnada çok sevimli bir tane yaşlı teyze sokuldu yanıma ve bana dedi ki:'Pardon kızım sana tavsiyelerde bulunabilir miyim ?' dedi Bende durur muyum tabii ki de teyzeciğim dedim seve seve Naşide GÖKBUDAK okudun mu yavrum dedi teyze bana ve beni can evimden vurdu zira ben çokokumak istiyordum Naşide GÖKBUDA'ĞI ama bir türlü okuyamamıştım arkadaşlarımdan duyuyordum öve öve bahsediyorlardı ve okumadım teyzeciğim dedim ve bak burda çok ucuz al son üç kitabını oku dedi bana hangisini tavsiye edersiniz ben PERİNA'YI merak ediyorum dedim ah kızım dedı ben en çok onu beğendim zaten burda bulursan al hemen dedi araştırdık ve teyzeciğim benim için buldu sağolsun :) ve ben Naşide GÖKBUDA'ĞIN PERİNA da dahil olmak üzere tam dört tane kitabını aldım :) Tabii sohbetimiz bu kadarla kalmadı başladık bu sefer şu kitabı okudunmu bu kitabı okudunmu sohbetlerine dururmuyuz hiç:) ben teyzeciğime önerdim teyzeciğim de bana önerdi ve bu bana büyükbir zevk verdi ayrıca bana Avcılar'da çok ucuza kitap alabileceğim yerleri de tarif etti sağolsun:) Ah dedim teyzeciğim keşke siz bize yakın otursaydınız ne güzel sizinle hep kitaplar hakkında konusurduk teyzenın çok hoşuna gitti bu ah kızım dedı senin gibi gençleri gördükçe umudum çoğalıyor en azından diğerleri gibi onun bunun dedikodusunu yapmayan boşa vakit geçirmeyen kendini geliştiren gençlerin olduğunu hatırlatıyorsunuz dedı bana ve ben çok duygulandım...Benim kızım da çok okur dedı teyze ve benim göğsümü kabartır hep dedi çünkü kitap sevgisini annemin aşıladığını belirtmeden geçmez dedi kesinlikle katılıyorum dedım benim de annem olmasaydı ben bu kadar kitaplara alışamazdım iyi ki alıştırmıssınız dedım.Sonra sevgili dostlar bir baktım ki sohbete dalmışız servisi kaçıracağız teyzeciğim dedim gitmek zorundayız sizinle tanıştıgımıza çok memnun oldum oda beni öptu okumayı bırakma kıızm dedı bırakmam dedim.İstemeyerek de olsa ayrıldık teyzeden servisimizde binmiştik ki bir baktım teyze geldi el salladım hemen kızım dedı bana önerdiğin kitapların isimlerini yazar mısın bana unutmuyum alıyım dedı ve ben bir kez daha onun kitaplara bağlılığına hayran oldum çünkü  istemese gelmez di sormazdı diye düşünüyorum bilmem yanlış mı? Bende seve seve yazdım verdim ve vedalaştık kitap sever teyzeciğimle....

İşte böyle sevgili dostlar teyzenın adı ne diye sorcaksınız belki bana ama inanın sormak aklıma bile gelmedi:( okadar hararetli konuşuyorduk ki çünkü ben kendisi gibi bir kitap severle karşılaştıgım için çok mutlu oldum çünkü böyle insanlar kalmadı diye düşünüyroum ben.Çünkü bakıyorum da çevreme gençlerde dahil olmak üzere artık herkes maalesef kim kiminle nerede ne yapmış? yok efendim Ayşe ilekocası niye kavga etmiş bilmem ne herkes bunun gibi şeylerin peşine düşümüş.Keşke diyorum keşke insanlar bir araya geldiği zaman bunları konuşmaktansa okudukları bir parça şey bile olsa onun hakkında tartışşsalar da  bu onları yeni şeylere teşvik etse çok mu sizce olur mu bu ne dersiniz??
işte ogün aldığım kitaplar...

Bugün...

Bu sabah kalktığım da hava yine malesef ki kapalıydı sevgili dostlar ama olsun ben motivasyonumu bozmadım ve ilk önce ayılabilmek için sabah kahvemi bir güzel içtim daha sonra artık ev kızı olduğum için !:) evimizi toparladım işlerim bitince sevgili arkadaşım ZEYNEP'çiğime verdiğim sözü tutmak üzere ara verdiğim sporuma tekrar başladım eşofmanlarımı giydim ve doğru sahilin yolunu tuttum bir saat kadar güzelcene yürüyüdüm ve sizin için bi kaç tane de resim çektim:)

Sporuma ara verdiğim için yoruldum biraz ama olsun çok iyi geldi temiz havada sessiz sakin yürüyüş yapmak iyiki de tekrar başlamışım Zeynep çim beni teşvik ettiğin için sana çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım..Şimdi sıcacık birfincan çay eşliğinde sizinle çektiğim resimlerimi paylaşmak istiyorumm:))
nasıl da  heybetli duruyor değil mi??

4 Nisan 2011 Pazartesi

EN SONUNDA BLOGUM VE BENN:))

Evet evet evet sevgili dostlar ben geldimmmmmm sonunda bloguma kavuştum sevgili abiciğim sayesinde:)) Benim abim aksigorta,şekerbank ahl tav gibi yerlerin network bağlantılarından sorumlu dolayısıyla işi bilgi işlem ne kadar zamandır işkence çektim bloglar açılsada yazılarımı yazsam arkadaşlarımı takip etsem diye ama dank etti kafama aniden aldım gittim bilgisayarımı abiciğimin yanına dedim ki abi böle böle verdim bilgisayarımı gittim su içtim geldim abim al yaptım demesin mi nasıl yani oldum bunca zamandır boşuna mı işkence çektim okuduklarım dağ gibi birikti yazamadım ah aptal kafam!:) ama neyse en sonunda kavustum bloguma ve sizlere nasıl özlemişim bakın çenemin düşmesinden de anlayabilirsiniz bunu zira:)

Bi sürü kitap okudum sevgili arkidişlerim ve bi sürü şeyler oldu bu zaman zarfında hepsini yazacağım merak etmeyin ilk başta bloguma kavuşmanın şerefine bu yazıyı yazmak istedim ay vallahi çok mutluyum:)))

Şimdi gidiyimde kitaplığımdan hangi kitapları okumusum bakıyım sora onlar hakkında izlenimlerimi oluştrym yavaş yavaş paylaşıyım sizlerle:) tabi ilk önce ne okuyorum köşesinde kalan KİNYAS VE KAYRA yı değiştrmem gerek:)

Hepinizi çok özlemişimmmmmm:))))