30 Mayıs 2012 Çarşamba

HAŞLANMIŞ HARİKALAR DİYARI VE DÜNYANIN SONU-HARUKİ MURAKAMİ

Bir kitap bitişi ile karşınızdayım yeniden.Okuduğum kitaplar hakkında bloguma yazmayı çok seviyorum özellikle sevdiğim yazarların kitaplarını okumuşsam daha da bir güzel oluyor bloguma yazmak.Ne kadar anlatamasam da bende bıraktığı etkiyi birazda olsa sizlere yansıtmak istiyorum ki sizlerde okumak için geç  kalmayın yada kabarık okunacaklar listenizde bunlarada yer ayırın diye neyse çok konuştum kitabımıza dönelim isterseniz:)

Kitabımızda iki farklı dünya var birisi ''Haşlanmış Harikalar Diyarı'' diğeri de ''Dünyanın Sonu'' .Haşlanmış harikalar diyarı gerçek dünya kahramanımızda burada yaşamını bir takım bilgisayar verilerini işlemekle yani matematiksel işlemler yaparak sürdürmekte yani sistemin bir parçası.Bu matematiksel veri yapabilme yeteneğini geçirdiği bir takım ameliyatlar ve zorlu koşullar altında kendisine aşılamışlar ve hayatta sadece kahramanımız kalmayı başarıyor ve bu yüzden sistemin profesörüde yaptığı araştırmalarda kendisinden faydalanıyor.Dünyanın Sonu ise yine kahramanımızın kendi biliç altında yarattığı sakinlik,huzur,karmaşanın olmadığı kısaca herşeyin kendisinin istediği gibi olduğu fakat insanların gölgelerinden kopartılarak ayrı ayrı yaşamak zorunda oldukları  bir dünya burada ise kendisi bir rüya okuyucu olarak bulunmakta tekboynuzlu diye adlandırdıkları ve orada yaşayan insanların gölgelerinin ölümü halinde yüreklerini bu tekboynuzlu dedikleri hayvanlar kendi bilinçaltlarına çeker ve rüya okuyucunun görevi ise eski rüyaları bu tekboynuzlardan okumaktır...

Kahramanımız birgün Haşlanmış Harikalar Diyarı'na gider ve profesör için bazı verileri işlemesi gerekmektedir fakat profesörün labarotuvarı yerin altında ve şelalerin arkasında çok gizli bir yerdedir bunu yapmasının sebebi üzerinde çalıştığı projenin sistemin adamları ve karanlık karaları tarafından bulunup kötüye kullanılmasından korkmasıdır.Kahramanımız profesörün labarotuvarında işini bitirip evine döneceği zaman profesör kendisine bir hediye verirr fakar kahramanımız bunu evine gittikten çok sonra açıp bakacak ve içinde profesörün kafatası kolesiyonunda bulunan bir tekboynuzlu kafatasının aynısını kendisine verdiğini görür bunun sebebini ilk başlarda anlayamasada daha sonra anlayacaktır..Kafatasının kendisine geçmesi ile kahramanımız için iki evrenli olarak tam bir kaos başlar ve işler giderek ilginç bir hal almaya başlar...

Murakami,Murakami,Murakami.Nasıl bir yazımdır,nasıl bir benzetmedir,nasıl bir hayal gücüdür her kitabını okuyuşumda şaşırıp kalıyorum.Kullandığı cümleler,yaptığı benzetmeler ne bizlere çok uzak nede çok yakın..Hala okumadıysanız eğer Murakami kitabı bence beklemeyin okuyun,okuyun,okuyun..


ALTI ÇİZİLENLER:


'' Ötesi diye bir şey yok.Anlamıyor musun? Burası her şeyiyle dünyanın sonu.Sonsuza kadar burada kalmaktan başka çaremiz yok..'' (Sayfa:157)

''Bir suçlu aramak gerekirse ,sorun dünyanın hali.Dünyanın hali değiştirilemez.Irmağın akıntısının yönünün tersine çevrilemeyeceği gibi..''(Sayfa: 220)

''Şefkat ve yürek tamamen farklı şeylerdir.Şefkat bağımsız bir işlevdir.Daha net söylemek gerekirse yüzeysel bir işlevdir.Bu yalnızca bir alışkanlıktır,yürekten farklıdır.Yürek dediğimiz daha derin,daha güçlü bir şeydir .Üstelik herşeyle de çelişir.'' (Sayfa:220)

''Çektiğin acıyı ben de anlıyorum.Fakat bu herkesin başından geçiyor.O yüzden seninde katlanman gerek.Sonrasında kurtuluş geliyor.O zaman artık sen,hiçbirşeyi dert etmeyecek,üzülmeyeceksin.Hepsi kaybolup gider.Geçici  heveslerin hiçbir değeri yok.Burası dünyanın sonu.Dünya burada sona erer,ötesi yoktur.O yüzden sen de artık hiçbir yere gidemezsin.''(Arka kapak..)




14 Mayıs 2012 Pazartesi

GİZLİ AJANS-ALPER CANIGÜZ

Üzülerek belirtiyorum ki Gizli Ajans Alper Canıgüz'ün okuduğum en son kitabı ve en çok sevdiğim oldu.Diğer iki kitaplarını da çok sevmiştim özellikle Oğullar ve Rencide Ruhlarda ki Alper Kamu karakterine bayılıştım hatta olurda günün birinde evlenirsem eğer onun gibi bir oğlum olsun isterim:)

Gizli Ajans'dan bahsdecek olursam eğer metrobüs,iş yeri ev demeden mütemadiyen suratımda bir sırıtışla okuyup bi solukta bitirdim ve Alper Canıgüz'ün kitaplarını yazdığım şu bir kaç günde bas bas bağırdığım gibi bugünde bağırıyorum ALPER CANIGÜZ okuyun!

Bir ajansta çalıştığınızı ve patronunuzun siyah bir kedi olduğunu ve etrafınızda ki herşeyin,herkesin bir oyundan ibaret olduğunu ve bu oyunun da baş kahramanının siz olduğunu düşünün.Musa işsiz aldığı bir dönemde tamamen tesadüf eseri olarak Gizli Ajans'tan bir telefon alır ve kendisini iş görüşmesine çağırırlar.İş görüşmesine giden Musa Tunçay Bey,Çeşme ve patronu olacak olan Şeytan Bey(kedi) ile bir görüşme yapar ve hemen işe alınır herşey birden çok hızlı gelişmiştir.Musa bu işte bır tuhaflık olduğunu anlar ve nitekim işe alındığının ertesi günü tuhaflıklar silsilesi baş gösterir peki ama bu tuhaflıklar nelerdir?İşte orasını bir zahmet okuyun,eğlenin ve öğrenin bakın size hem bir kitap hem de eğlece vaad ediyorum canlarım daha ne olsun:)

ALTI ÇİZİLENLER:

''Sevenler birbirlerine yara izlerini gösterirler.İlk önce bunu yaparlar...Sana ruhumu açmadan önce bil ki incinebilirim demek için...Çünkü en çok sevdiklerin yaralar seni..''(Sayfa:106)

'' Aşka inanmıyorum musun?''
''Sadece aptallar şka inanır.''
''Emin misin?'
Tabii ki eminim''
''Sadece aptallar emin olur.''(Sayfa:184)

13 Mayıs 2012 Pazar

TATLI RÜYALAR-ALPER CANIGÜZ

Kitabımı anlatmaya başlamadan önce bütün arkadaşlarıma tavsiyemdir Alper Canıgüz okumaları neden mi? Çünkü hayatın koşturmasına dalıp gittiğimizde kendimizi birşeylere kaptırdığımızda bu gibi kitaplar bizlerin biraz olsun rahatlamasına yarıyorda ondan..Daha ne olsun canlarım hem kitap okuyorsunuz,hem rahatlıyor,hem kahkalara boğuluyorsunuz vallahi bundan iyisi Şam'da kayısı:)

Tatlı Rüyalar Alper Canıgüz'ün okuduğum ikinici kitabı.Kapağında da göreceğiniz üzere gerçekten de Psiko-absürd romantik komedi:) çok doğru bir tanımlama olmuş:)Kitap zaten incecik olduğu için fazla içerik bilgisi vermeyeceğim çünkü okumanızı çok isterim:)

Hector ve Hamit baş karakterlerimiz bir de Nalan var amanin dostlar evlere şenlik :) Sonra birde profesörümüz var e bir de düşlerinin peşine takılan meraklı ve çok bilmiş Şevket beyimiz var bu arkadaşlar kendi aralarında bir anlaşmaya yapıyorlar ama neyi,neden yapıyorlar anlatmayacağım çünkü dediğim gibi kitap incecik bende bunun neden olduğunu anlatırsam okumazsınız :) oyuzden söylemem:))

Israrla belirtiyorum tanışmadıysanız eğer Alper Canıgüz ile mutlaka tanışın...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

OĞULLAR VE RENCİDE RUHLAR-ALPER CANIGÜZ

Alper Canıgüz'ü ısrarla okumamı tavsiye eden ''Bitanecik'' arkadaşıma yazıma başlamadan önce teşekkürü bir borç bilirim canlarım:)) Zira ne demek istediğimi şimdi anlayacaksınız zaten...

Alper Kamu 5 yaşına basmış ve artık büyüdüğüne inanmıştır onun için bundan sonrası artık bir gerileme ve çürüme dönemidir.Devlet dairesinde çalışan ebveynleri tarafından cebren ve hile ile anaokula gönderilmiştir fakat anaokulunda yaşıtları ve öğretmenleri tarafından maruz bırakıldığı işkenceye daha fazla tahammül edemeyip ailesini ikna etmiş ve artık anaokulu işkencesinden kurtulmuştur.Kaldı ki heceleme yapmayı bilmesede o bir Oğuz Atay,bir Kafka okuyucudur nasıl tahammül etsindir anaokuluna...Bir akşam hava almak için evlerinin önüne hava almak için çıktığında karşı apartmanlarında işlenen bir cinayete tanık olur ve yaşının küçük oluşunun avantajlarından aynı zamanda keskin zekasından da fayadalanarak bu cinayeti çözmeyi kendisine bir görev bilir ve nitekim çözerde.Nasıl mı? Okuyun ve öğrenenin

Oğullar ve Rencide Ruhlar yazım tarzı,anlatımı ile sanki  yaşadığımız mahallede geçen bir olayı anlatır gibi yazılmış.Alper,kansız Celal,Cemallettin,Gazanfer,bakkal Yakup,deli Ertan sanki hepsi bizim mahallemizin yaşadığımız yerin sakinleri o yüzden çok rahat okunabilen ve çok eğlenceli bir kitap özellikle benim gibi çocuklarla arası pek iyi olmayanların okumasını öneririm:))

ALTI ÇİZİLENLER:

''Tanrı,içindeki tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır.Evrenin içine gezegenleri,gezegenlerin içine dünyayı,dünyanın içine hayatı,hayatın içine insanı yerleştirir.Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz.İşte insan denen tuhaf hayvanın,varlıkların en yücesi en anlamsızı kılışının hikayesi.Evrenin sanatla,aşkla,hatta ironik bir biçimde Tanrı'yla bezerken,ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutması gerekmektedir:Hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.''(Sayfa:108-109)

''Hayat her durumda sonu kötü biten bir hikaye değil midirzaten?'' (Sayfa:201)

6 Mayıs 2012 Pazar

BAZUKA-MURAT UYURKULAK

Murat Bey'in kitaplarından sırası ile gittiğim ve okumadığım bir tek Bazuka kalmıştı onu da okudum rahatladım :) Zaten kitap incenik 94 sayfadan oluşuyor bir oturuşta hemen bitiriveriyorsunuz bu pazar gününde çok güzel geldi bi oturuşta kitap bitirebilmek:)

Bazuka 9 farklı hikayeden,9 farklı hayattan,9 farklı acıdan oluşuyor.Zaten kitabın kapağında da yazıyor ''Aşk,yalnızlık ve şiddete dair hikayeler'' diye.Her hikaye kendi içinde size çok şey anlatsada benim en beğendiğim 8.hikaye olan ''KIRMIZI'' oldu nedense içime işledi...

Murat Uyurkulak okumaya ''TOR'' ile başladım sonra ''HAR'' geldi ve en son olarak da ''BAZUKA''  ile son buldu hepsi benim için ayrı ayrı çok güzeldi içlerinden ayrıp yapamayacağım eğer bir Uyurkulak kitabı  okumadıysanız hemen bir tane alın ve başlayın o zaman anlayacaksınız ne demek istediğimi..

ALTI ÇİZİLENLER:

''İyi edebiyaçıların değeri er geç bilinir,bunun böyle olacağını da her iyi edebiyatçı bilir...Asıl vahim ve acı olanı,değeri bilinmemiş okuyucuların durumudur..'' (sayfa:16)

''Her tür acının hem başlangıcı hem bitişi aşktan değil midir zaten? Aşk değil midir,nihai ismimizi koyup bizi kendimize hamile bırakan,kendi kendimizi doğurmamızı sağlayan ve ortaya çıkan bebeği önce mucize sonra hilkati garip,veya tam tersi kılan? (Sayfa:30)

''Aşk,bir,iki veya daha fazla kişi fark etmez,her halükarda yalnızlık demekmiş,bunu şimdi gayet iyi anlıyorum..''(Safya:50)

''İnsan çocukken bir büyük saadet ülkesinde yaşıyor,sağa sola şuursuzca koşturup neşeyle kişniyor.Sonra büyüyor,büyüdükçe salaklaşıyor,salaklaştıkça unutuyor o mesut diyarı,bir nevi ölüyor.Çocuklukla yaşlılık arasındaki dönem araf misali;kitabesi ağır mesailerle,küçük hesaplarla,kesif mutsuzluklarla yazılan bir mezartaşının gölgesinde azap gibi boktan hayatlar.Yetişkinler zombilere benziyor...''(SAYFA:75 KIRMIZI)

HERKES TEK BAŞINA ÖLÜR-HANS FALLADA

Bu kitabı ilk çıktığı zamanlarda almayı çok istemiştim fakat bi türlü fırsatım olmadı kaldı ki bir gün yanında bir Edebiyat Dergisi ile gelen ve tesadüfen içinde bu kitabın tanıtımının bulunduğu sayfayı ben açıp da ''aa bu kitabı okumayı çok istiyorum''dememe ve daha sonra arkadaşım tarafından bu kitabın ban hediye edilmesine kadar:) Evet anladığınız üzere canlarım kitabım hediye o yüzden daha da bir değerli:)

Kitabımız konusu itibariyle Alman bir karıkocanın Hitler Almanya'sın da ki savaşta oğullarını savaşta şehit düşmesi ve bu karıkocanın küçük notlar yazıp şehrin belirli noktalarına bırakması ile başalttıkları bir baş kaldırıyı konu edinmekte.Kitabı okurken o zamanlarda yaşayan insanların nelere maruz kaldıkalrını,nasıl yaşamak zorunda bırakıldıklarını,hayatlarının sadece korkudan ibaret olduğunu bir kez daha anlıyor ve çok üzülüyorsunuz..

Herkes Tek Başına Ölür aslında 1947 yılında yayınlanmış ve daha sonraki baskılarında da yayınevleri hep 1947 yılında ki ilk baskıyı örnek alarak kitabı basmaya devam etmişler .Fakat 2010 yılında bir rastlantı sonucu arşivlerde Fallada'nın müsveddelerinin bulunması ile eserden bir çok bölümün çıkarıldığının ve birçok değişikliğe uğradığının farkına varılır.İşte bu yüzden Herkes Tek Başına Ölür Hans Fallada'nın yazmiş olduğu hali ile 2011 yılında tekrar yayınlanmış bende bu basımını okuduğum için çok şanslıyım.Sizde okuyun derim..