21 Ekim 2014 Salı

YAŞASIN FUAR YAKLAŞIYOR :)

Hepimizin merakla,sabırsızlıkla beklediği TÜYAP kitap fuarına çok az zaman kaldı canım kitap kurtları arkadaşlarım.Bu yıl da bir çok etkinlik bizleri bekliyor söyleşiler,imza günleri ve daha neler neler...

Bu yıl beni en çok heyecanlandıran etkinliklerden birisi de Atilla DORSAY,Hülya KOÇYİĞİT ve Tarık AKAN'ın katalacağı fuarın ilk günü Remzi Kitabevinin hazırladığı 100.yılında Türk Sineması adlı panel oldu.Fuarın ilk günü pek gitmeyi sevmiyorum genelde ilk günler daha bir kalabalık geliyor bana nedense ama belki bu panel için gidebilirim eğer meraklısı olanlar varsa bu panel için kaçırmayın derim ben..

Panellerin,konuşmaların dışında imza günleri de hepimizin iple çektiği organizasyonlar arasında değil mi?Benim için en heyecan verici olanı ve şimdilik öğrenebildiğim sevgili Tess ablamızın yeniden gelecek olması çünkü ilk gelisinde gidememiştim umarım bu yılda kaçırmam.Şimdilik benim imza günlerine dair bilgim sadece bundan ibaret ama sizde varsa yeni gelişmeler öğrenmekten zevk duyarım:)

Ben listemi yavaş yavaş oluşturmaya başlıyorum peki ya sizin listeniz hazır mı??

15 Ekim 2014 Çarşamba

FRANZ KAFKA -MİLENA'YA MEKTUPLAR-

KİTABIN ADI:MİLENA'YA MEKTUPLAR
YAZAN:FRANZ KAFKA
ALMANCA ASLINDAN ÇEVİREN:ESEN TEZEL
TÜRÜ:MEKTUP
YAYINEVİ:CAN SANAT YAYINLARI
BASIM:16.BASIM MAYIS 2014

                                                  MİLENA'YA MEKTUPLAR

Güzel Milena ve Kafka 1919 yılının sonbaharında ortak dost ve tanıdıklardan oluşan ve  aralarında Milena'nın eşininde olduğu bir toplulukta bir araya gelirler ve Milena Kafka'ya eserlerini Çekçeye çevirmek istediğinden söz eder ve böylece o tutkulu hikaye başlamış olur...

İlk mektuplaşmaları Nisan 1920 de başlıyor Milena ile Kafka'nın ve o sırada Milena Ernst Pollak ile evli ve evliliği ne kadar sarsıntılarla dolu olsada evliliğin kutsallığına inancı tam..Kafka ise üçkez nişanlanmasına rağmen evliliğe pek sıcak bakmamakta.Ve evlilikten kaçışınada hastalığını sebep olarak göstermekte çünkü kendisi verem hastası tıpkı Milena gibi....

Milena ile Kafka 5 yıl boyunca mektuplaşıyorlar ve sadece üç kez (benim çıkarabildiğim kadarı ile yalnışım olabilir şimdiden özür dilerim.) görüşebiliyorlar..Mektuplaştıkları bu 5 yıl boyunca ortak konuları çeviriler,genel şeyler ve hastalıkları...İkisi de verem hastası olduğu için daha çok sağlık durumları hakkında dertleşiyorlar bu sürede tabi birbirlerine sık sık küsüyorlar özellikle Kafka hastalığının zayıflığının ve Milena'ya duyduğu aşkın etkisi ile daha çok küsmekte...

Fazla kitaptan bahsetmek istemiyorum sadece seveni,sevileni,savaş döneminde ki yoksulluğu,hastalığı her şeyi barındırıyor okumanızı öneririm

ALTI ÇİZİLENLER:

''Uyku en suçsuz varlıktır,uykusuz insansa en suçlu varlık...''(Sayfa:26)

''Ah şu harika insanlar!Ne kadar iyi ve asiller!Bense ne kadar kötüyüm! İçimi bir görebilselerdi! Söylesem,inanmazlar..''(Sayfa:27)

''Eğer içimde ki asıl duyguyu kastediyorsanız,o suskun ve eli kolu bağlı.''(Sayfa:35)

''Şeytanları tarafından işkence edilen insan farkında bile olmadan öcünü en yakınından alır..''(Sayfa:57)

''Üçüncü bir yolda ilerlemek istiyorum;sana ya da ona değil,yalnızlığa çıkan yolda.''(Sayfa:67)

''Sözlerinle gülüşün arasında bocalıyorum,sonra da sadece sözlerini duyuyorum;hem ayrıca benim özüm:korku.''(Sayfa:68)

''Kadınların fazla bir şeye ihtiyaçları yoktur.''(Sayfa:146)

''Kaybolmak mümkündü,olanaklar sonsuzdu ve insan hayattayken de ölebilirdi.''(Sayfa:151)

''Ne de olsa her son biraz gerçektir ve hiçlikten ayrılır,ama aynı şekilde,gerçek olandan da mümkün olduğunca uzak durur.''(Sayfa:237)

''Senin karşında bir ölçüde bağımsızım;bağımlılığım bütün sınırları aştığı için. Burada ''ya-ya da '' ikilemi fazla büyük. Ya benimsin ve o zaman her şey iyi y ada seni kaybederim, o zaman buna kötü bile denemez; hiçbir şey kalmaz ki geriye;kıskançlık,acı,korkaklık,hiçbir şey.Ve bir insana bu kadar bel bağlamak süphesiz rezillik ve işte o yüzden,bunun temellerine dair bir korkuda çörekleniyor içime;ama bu senden kaynaklanan değil,böylesine bel bağlamaya cesaret etmekle ilgili bir korku.''(Sayfa:247)


Yeter  mi okuma listenize eklemeniz için bence yeterli umarım etkili olmuştur vakit ayırdığınız için teşekkür ederim bir yalnışım,eksiğim olduysa kusura bakmayın canlarımm :)))

Selamlar :)

Çok uzun zaman oldu blogum ile ilgilenmeyeli tabi bu zaman içerisinde bir sürü olaylar hangimizin hayatında bir sürü şey olmuyor ki zaten değil mi?? Bloguma uzunca bir süre ara vermemin en önemli sebeplerinden birisi iş hayatında yaşadığımız bir olumsuzluk sonucu benimde her tipik Türk genci gibi KPSS'ye girmeye karar vermem ve dershaneye başlayıp koca bir yıl boyunca hayatımı bu sınava bağlamam oldu dolayısıyla bütün sosyal aktivitelerden uzaklaştım kendimi derslere,dershaneye,sorulara adadım koca bir yıl boyunca dershanede yattım kalktım diyebilirim en yakın şahidim instagramda durmadan çözdüğüm soruları,bitirdiğim deneme setlerini paylaşmamı çeken arkadaşlarım oldu hepsine kocaman kocaman teşekkür ediyorum bu süreçte bana katlandıkları için ve söz veriyorum bir daha ne size ne kendime böyle bir işkence çektirmeyeceğim:))

Sınava hazırlanırken sistemin bu kadar zor,sıkıntılı,stresli,sancılı,yoğun olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi inanın yoktu olsa zaten onca yıl özel sektörün kahrını çekmeye alışkın olduğumdan böyle bir işe kesinlikle kalkışmazdım.Ama gerçekten bu yoğun temponun içinden çıkmış bir insan evladı olarak söyleyebilirim ki gerçekten bu sınava hazırlanan herkes (tanıdığım,tanımadığım) insan üstü bir çaba sarfediyor,herkes işinden,evinden,çocuğundan,eşinden fedakarlık yapıp bütün gücünü ortaya koyuyor çabalıyor ne için 120 dakika sürecek olan belki ileride eşime,çocuğuma,kendime,evime,aileme daha fazla zaman ayırabilirim umudu ile ama sonunda ne oluyor bir çoğumuz için koca bir hiç...Özellikle benim sınavımdan önce giren lisans mezunu arkadaşlarımda hepsi çok çalıştı çabaladı ama maalesef bir  çoğunun eline koca bir hiç geçti ve bir çoğu yine bir sürü şeyden fedakarlık edip yine bu sınava girecek ta ki olana dek...Keşke ülkemizde kendimize iyi bir gelecek kurmak bu kadar zor olmasa... Ben ise önlisans olarak girdim sınava ve hala açıklanmadı.. Nasıldı? Dediğinizi duyar gibiyim bu konuda kimseye herhangi bir yorum yapmadım kendimce yapmamayı uygun buldum.Çünkü sınavı bitirip okulun kapısından çıktığım anda içimde ki o kocaman sıkıntı kayboldu gitti öyle bir rahatlama kapladı ki içimi tahmin edemezsiniz bende konuşarak içimde ki rahatlamayı tekrardan bir sıkıntıya dönüştürmek istemedim belki kaçmak olarak nitelendirebilirsiniz olabilir saygı duyarım ama bir sene boyunca sizlerde bizim gibi bu sıkıntıyı çekmiş olsanız emin olun sınavın ''s'' ni bile duymak istemezsiniz bende sonuçlar açıklanana kadar duymak,konuşmak istemiyorum kazanırım,kazanamayabilirim hiçbir fikrim yok inanın ben sınavıma en iyi şekilde hazırlandım,girdim,elimden gelenin en iyisini yaptım ve çıktım benim için geride kaldı oyüzden düşünmüyorum bundan sonrasına sonuçlardan sonra bakacağız..Anlayışınız için teşekkür ederim:)

Ve bu sınava hazırlanmış,yada hazırlanacak olan ne kadar tanıdığım tanımadığım arkadaşım varsa hepsinin allah yardımcısı olsun ve bütün emeklerinin karşılığını almalarını nasip etsin ki bir daha ki sene bu işkenceyi herşeyden önce kendilerine yaşatmasınlar çünkü o stresin ne demek olduğunu ancak bu sınava hazırlananlar anlayabilir..Umarım emeklerinin karşılığını alırlar...

Bu sürede tabii bir çok sosyal aktiviteye ara verdiğim gibi kitaplarımdan da ayrı kaldım çünkü istediğim gibi yoğunlaşamadım,yarım bırakmak istemediğim içinde çok fazla okuyamadım bir kaç ince kitap hariç onlarıda arada bilerek okudum ki bana iyi gelsin diye (neler olduğunu daha sonra sizinle paylaşacağım.) Sınavdan sonrada hemen okumaya başladım ilk sırayı da en çok okumak istediğim 'Kafka'nın Milena'ya Mekuplar' aldı ince bir kitap olmasına rağmen bilerek yavaş okudum çünkü sindirmek özümsemek istedim bence sizde okumayı düşünüyorsanız bu şekilde okumalısınız...Birazdan kitap ile ilgili yazımı yazacağım ama önce tam ben bloga tekrar yazsam mı acaba diye düşünüp üşengeçlik ederken beni teşvik eden İNCİRLİ KURABİYEM ZEYNEP'ime çok çok teşekkür ederim seni seviyorum kurabiyem:)

23 Mayıs 2013 Perşembe

MİLLİ MÜCADELEDE ÇAMLICA'NIN ÜÇ GÜLÜ-HIFZI TOPUZ


Kitabın Adı: MİLLİ MÜCADELEDE ÇAMLICA'NIN ÜÇ GÜLÜ
Yazarı: HIFZI TOPUZ
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Basım: 15
 
 
 
Hepinize selam arkidişler biliyorum ben böyle arada bir kaybolup duruyorum karabatak gibi buraya yazmak istemediğimden değil hem işlerin yoğunluğundan hem de başka sebeplerden (!) uzun zamandır fırsat bulamıyordum ama yeniden elimden geldiğince aranızda olmaya çalışacağım canlarım.
 
 
 
Madem geri döndüm kitabımızda en son okuduğum Çamlıca'nın üç gülü olsun dedim. Milli Mücadelede Çamlıca'nın Üç Gülü İstanbul'un işgal yıllarında Çamlıca tepesinde yaşayan Perihan, Neriman ve Ümran adlı kız kardeşlerin İngiliz yanlısı babaları Hulusi Bey'e rağmen Milli Mücadeleye yaptıkları katkıları, aile ilişkilerini, ilk aşklarını, ilk tecrübelerini yaşamlarına dair ne varsa onları anlatıyor.
 
 
Ben kitabı beğendim yalnızca kitabın ismi itibari ile Perihan,Neriman ve Ümran'a dair daha çok şey bilmek isterdim yani kitapta daha onların hakkında daha çok bilgi olsun isterdim bunun yerine Milli Mücadele sırasında yaşanılan zorluklar girilen mücadeleler, yapılan planlar anlatılmış. Belki de Çamlıca'nın üç gülü hakkında pek bir şey öğrenemeyişimizin nedeni bu üç kız kardeşin gerçekten yaşayıp yaşamadığı asıl kimliklerinin bilenememesine de borçlu olabiliriz zira yazarımız da kitabın sonunda bunun böyle olduğuna dair bize küçük de olsa bilgi veriyor.
 
 
Ben yine de kitabı okumanızı Milli Mücadele sırasında kadın, erkek, genç, yaşlı demeden kocaman bir ülkenin birlik olup nelerin altından kalktığını, neleri göğüslediğini ve sonunda zafere nasıl ulaştıklarını sizlerin de şahit olmanızı isterim. Özellikle bu dönemlerde...
 
 
''Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz,
Aşk bahçesinin bülbülüyüz,
Dillerde gezer söyleniriz,
Gamsız yaşarız eğleniriz...''  

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Bahar'dan dır Bahar'dan...

-Ersan abi:'' Neyin var senin bir kaç gündür?''
 
-Ben: '' Heh efendim abim''??
 
-Ersan abi: ''Neyin var diyorum kızım kaç gündür ruh gibisin?''
 
-Ben:''Bişeyim yok abi yorgunum sadece ondandır..-
 
Ersan abi:'' Bahar'dan dır o bahardan bende öyleyim sabahları zor kalkıyorum''
 
-Ben: ''Haklısın abicim BAHAR'DAN dır...''

2 Aralık 2012 Pazar

1Q84-HARUKİ MURAKAMİ

ORİJİNAL ADI:1Q84
YAZAN HARUKİ MURAKAMİ
JAPONCA ASLINDAN ÇEVİREN:HÜSEYİN CAN ERKİN
YAYINEVİ:DOĞAN KİTAP
BASIM: 1. BASKI NİSAN 2012



''Yürekten sevdiğin bir insan varsa,bir kişi olsun yeter,hayatın kurtulmuş demektir...''

1Q84 dün arka kapak yazısı ilk okuduğumda beni öylesine etkilemişti ki bu kitabın asla kötü bir kitap olacağı düşüncesini aklımın ucundan geçrimedim zaten Murakami yazarda nasıl ortaya kötü birşey çıkar ki..Sizce de öyle değil mi?

Kitap bildiğinizi üzere bir haylı kalın 1256 sayfalık bir kitap ortaya çıkma aşaması tam 3 yıl süren ve Murakami'nin ''3 yıl boyunca bu kitap için hapis hayatı yaşadım'' dediği bir kitap bence değmemiş mi 3 yıl boyunca hapis hayatı yaşamasına elbette ki değimiş.

Fazla bilgi vermek niyetide değilim tabii ki her Murakami kitabında yaptığım gibi ama biraz da olsa konusunda bahseceğim sizlere..Aomame ve Tengo'nun hikayesinde sıra...

İki dünya var 1984 ve 1Q84 yıllarında geçen ve bir otoban hattı var iki dünya arasında bir köprü görevi olan.Aomame birgün o otoban çıkışından geçmek zorunda kalır ve hayatının değişeceği 1Q84 yılına adımını atar.Tengo ise tam Aomame'nın 1Q84 yılına adımını attığı zamanda Fukaeri adında bir kızın yazdığı Puppa Havva adında ki metni düzeltmeye ve kitap haline getirmeye başlar..İşte olaylarda bundan sonra hız kazanır.Puppa Havva nasıl bir kitap olmuştur?Little people nedir?Gökyüzünde ki iki ay neyi simgelemektedir??Herşeyden önce bu Puppa Havva'da ki olaylar gerçekleşecek midir?Ve en önemlisi Aomame ve Tengo kavuşabilecek midir??


Elimden geldiğince anlatmamaya fazla bilgi vermemeye çalıştım inanın çok zor..Benim üzerimde ki etkisi epey fazla oldu 1Q84'ün bir insanı yürekten sevmenin,ona yürekten inanmanın ne demek olduğunu anladım diyebilirim hele ki şu zamanda bunu okuduğum için çok mutluyum.Demem o ki Murakami bir kez daha bana göre hedefi tam oniki den vurmuş şimdi ise sadece yeni bir kitap çıkarmasını beklemek kaldı...


ALTI ÇİZİLENLER:

''Gerçekte neler olduğunu kendi gözlerinizle görüp,kendi kafanızda yorumlamadıktan sonra hiçbirşey anlamazsını. (Sayfa:14) ''

''Görünüş sizi aldatmasın,gerçek daima tektir.(Sayfa:21)''

''İnsanlara bir kez yalan söyleyecek olursak sonsuza kadar yalanları sürdürmek zorunda kalabiliriz.Her şeyimizi de bu yalanlara uydurmamız gerekir.(Sayfa:41) ''

''Bu dünyada boşluğu doldurulamayacak tek bir kişi bile yoktur.Ne kadar bilgili,ne kadar yetenekli olursa olsun,mutlaka bir yerlerde yerine geçecek bir kişi vardır.Dünya boşluğu dolduralamayacak insanlarla dolu olsaydı,bize büyük sıkıntı yaratırdı.Senin gibi birinin yerine geçecek kimse yok.(Sayfa:114)''

''Bir şey gibi olmamak,asla kötü değildir.Henüz bir çerçeveye sıkıştırılmadığın anlamına gelir ne de olsa.(Sayfa:163)''

''Sen içinde bir şeyler taşıyarak yaşıyorsun gibi geliyor bana.Çok ağır şeyler.İlk karşılaştığımız andan itibaren bunu hissedebiliyorum.Senin kararlı ve güçlü gözlerin var.Gerçeği söylemek gerekirse,aynı türden şeyler bende de var.İçimde taşıdığım ağır şeyler.O yüzden anlayabiliyorum.Aceleye gerek yok.Fakat birgün,o şeyleri dışarıya vurnan iyi olur.(Sayfa:186-187)''

''Hiç kimse,başka bir insanın her şeyini tam anlamıyla öğrenemez.Muhtemelen Tanrı bile.Şeytan bile.(Sayfa:326)''


''Büyük bir boşluğun içinde taşıyordu.Bu dünyanın bir ucunda,çöle benzeyen bir yer gibiydi.Ne kadar su verilirse verilsin,toprağın anında bütün suyu emdiği bir yer.Geriye nemden eser bile kalmadan.Orada hiçbir canlı kök salamaz.Üzerinden kuşlar bile geçmez.İçinde öylesine çorak bir yeri neyin yarattığını Ayumi'den başkası bilemezdi.(Sayfa:494)''

''Sen dünyaya inanmazsan ve orada aşk  olmazsa,hiçbir şey sahtelikten öteye geçmez.Hangi dünyadan olursan ol,ne gibi bir dünya olursa olsun,varsayım ve gerçekleri ayıran çizgi çoğu durumda gözle görülmez.O çizgiyi kalp gözüyle görmekten başka yol yoktur.(Sayfa:618)''


12 Ekim 2012 Cuma

HAYALLER,İSTEKLER

Bilenler bilir hep bir kitap,kahve,kurabiye üçlemesini içeren bir cafe açmak isterim herkes de aynı şeyi söyler bana ''Seda sen kesinlikle bir kitapçı açmalısın,senin keyif alacağın iş bu ne kadar mutlu olabileceğini düşünebiliyor musun?''derler.Ben de tek hayalim,tek isteğim bu zaten diyorum...

Evet kesinlikle benim tek hayalim,tek isteğim bir kitapçı açmak ama öyle alelade bir kitapçı değil.İnsanların gelip oturabilecekleri huzurla,zevkle kahvelerini,çaylarını içip kitaplarını okuyabilecekleri,kendilerini evinde hissedebilecekleri bir yer olmalı benim kitap dükkanım.İlla kitap almaları da şart değil gelsinler otursunlar birşeyler içsinler raflardan aldıkları kitaplara zarar vermeden okusunlar yerine koysunlar yeter bana hem onlar bu şekilde huzurlu olurlar hem de okuma istekleri gittikçe gelişir,artar belki benim de bir katkım olur...

Bu hayalim gerçekleşse bile şuan ki iş hayatım bittikten sonra olur diye düşünüyorum çünkü kitaplarımı,cafemi bir başkasına emanet etmek kesinlikle istemiyorum.Sabah ilk benimle güne başlasınlar,ilk beni hissetsinler,ben de ilk onların kokularını içime çekerek güne başlıyım istiyorum o yüzden sanırım herkesin emekli olunca dünyayı dolaşma hayali vardır benimde kitapçı açma hayalim var umarım herkesin hayalleri ile birlikte benimkisi de gerçekleşir...