28 Nisan 2012 Cumartesi

Yeni kitaplar,yeni arkadaşlar:)

Bu hafta içi yeni kitaplarımın siparişini verecektim ama ''iş yok yeaa canımız sıkılıyor'' diye diye artık nazar mı ettik ne ettiysek bir kaç haftadır son siparişlerini yetiştirme derdine giren müşterilerin rpt siparişleri,gıcık ev teksilciler derken yoğun ama geçmek bilmez günler yaşıyoruz bakalım tamamen işler bitince ne yapacağız şirketçe merak ile beklemekteyiz:)Neyse bende bir kaç gündür kitap siparişimi verecektim ama malum işlerden veremedim en sonunda ''artık yeter be'' dedim ve yemek molamız olmamasına rağmen öğlen sessizliğini fırsat bilerekten oturdum bir güzel siparişimi verdim neyse ki önceden kesin alacağım kitapların ayrı bir listesini çıkarmıştım ben genelde böyle yaparım zaten ki sonradan kararlılığım bozulmasın araya kaynak olmasın diye gerçi bunu şuana kadar çok başaramasamda uygulamaya çalışıyorum en azından:)Şimdi hangi kitapları aldığıma bakalım isterseniz gerçi ''beni oku oku diye sabırsızlanan'' listemede ekleyeceğim ama buraya da yazmak istedi canım:)

  1. Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu-HARUKİ MURAKAMİ Doğan Kitap
  2. Sahilde Kafka-HARUKİ MURAKAMİ Doğan Kitap
  3. Beni Asla Bırakma-KAZUO ISHİGURO Yapı Kredi Yayınları
  4. Asla Arkana Bakma-TESS GERRITSEN Martı Yayınları
  5. Bazuka-MURAT UYURKULAK Metis Yayınları
  6. Oğullar ve Rencide Ruhlar-ALPER CANIGÜZ İletişim Yayınları
  7. Tatlı Rüyalar-ALPER CANIGÜZ İletişim Yayınları
  8. Gizli Ajans-ALPER CANIGÜZ İletişim Yayınları
  9. Şah Mat-MARİO MAZZANTİ Sonsuz Kitap

İşte yeni kitaplarım ve henüz tanışmadığım yeni arkadaşlarım şimdilik bu kadar canlarım hepsi ile tanışmak sizlerle izlenimlerimi paylaşmak için sabırsızlanıyorum:)  Hepinize bol kitaplı günler,geceler dilerim:)

24 Nisan 2012 Salı

SEMERKANT-AMİN MAALOUF

Semerkant...Nasıl desem Tarih'in tozlu yollarında,engebeli tepelerinde yolculuk yapmak gibiydi...Çok keyifliydi.Ömer Hayyam'ın hayatına birazda olsa yaklaşabilmek,onu hissedebilmek büyüleyici bir deneyimdi.Hele ki Hayyam'ın el yazması olan rubailerinden okumak...


Kitabımızın ilk 2 bölümünde Tarihe isimlerini kazımış insanlarla bir arada olmanın ayrı keyfini çıkartıyorsunuz.Ömer Hayyam'dan,Hasan Sabbah'a,Nizamülmülk'e kadar birçok büyük isim ile birlikte olmanın keyfini çıkartırken ,onların o dönemde yaptıklarına,yaşadıklarına tanıklık ederken bir yandan Ömer Hayyam'ın nefis rubailerinin keyfini çıkartıyorsunuz.Bu keyifin yanında Hasan Sabbah ile Nizamülmülk'ün çekişmelerine tanık oluyoruz.Kitabımızın ilk iki bölümü Semerkant ve Hayyam'ın el yazması rubailerinin etrafında geçiyor.Hayyam ölüyor,yazması uzunca bir süre sırra kadem basıyor...

Ta ki Benjamin'in el yazmasının peşine düşüp onu aramak içinTebriz de yaşadıklarının anlatıldığı bölüme kadar.Benjamin Hayyam'ın el yazmasını ele geçirene kadar birçok talihsizliklerle karşılaşıyor fakat sonunda hem hayatının Prensesi'ne hem de Ömer'in el yazmasına kavuşuyor Artık Tebriz'de yapamayacaklarını anlayan Benjamin ile Prenses Şirin Amerika'ya gitmek için Titanic'e biniyorlar...Gerisi mi?Onu öğrenmek için fazla beklemeden Semerkant'ı okumalısınız...

ALTI ÇİZİLENLER:

''Var mı dünyada günah işlemeyen,söyle;
Yaşanır mı hiç günah işlemeden ,söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı,ne farkın kalır benden,söyle.''


Zamanın iki yüzü var,iki boyutu;uzunluğunu güneşin seyri belirliyor.kalınlığını ise tutkular.''(Sayfa:39)

''Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek Usta,kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer,ikişer;
Bitti mi oyun,sandıktayız hepimiz.''

19 Nisan 2012 Perşembe

TUTUNAMAYANLAR-OĞUZ ATAY

Ne söylebilirim ki ''TUTUNAMAYANLAR'' hakkında?Ya da bana birşey söylemek düşer mi ''TUTANAMAYANLAR'' hakkında? Bu öyle bir yapıt olmuş ki insanın okumadan önce çok çekindiği ''Acaba okuyabilir miyim?'' diye düşündüğü. Sonra eline aldığında ''ne olur bitmesin'' diye mümkün olduğunca sindire sindire okunmak istenilen bir yapıt olmuş.Kısaca bazı kitapların hakkını vererek okumak gerekir ki ''Tutanamayanlar'' işte o kitaplardandır.TUTUNAMAYANLAR bir baş ucu kitabıdır!

Kitabımıza değinecek olursak biraz.Önce yazım biçimi ile başlamak isterim.Tutunamayanlar alışkın olduğumuz romanlar gibi 3.kişinin kaleminden değil direk 1.kişinin kaleminden okumaktayız.Sonrasında ise günlük,mektup,tiyatro,şiir gibi bir çok yazım türü iç içedir.Ve siz sürekli okudukça karşınıza neyin çıkacağını bilmeden her an şaşırarak okumaktasınız kitabı bir kere.Karakterlerin kendi içinde yaşadıkları çelişkiler,korkular,tedirginlikler,aşklar.Öyle bir anlatılmaktadır ki siz kendinizi onlardan biri sanmaktasınızdır ve kendinizden birşeyler ,hep bir parça bulursunuz.Sizde bir Tutunamayansınızdır artık...Özellikle Günseli ile Seli^m'in aşkının anlatıldığı bölümü soluksuz,nefes almadan okursunuz.Aslında bu bölümü nefes almadan okumanız zordur,çünkü hiçbir noktalama işareti kullanılmadan yazılan bu bölüm sizi zorlasada elinizden bırakamazsınız.İşte öyle bir biçim ile yazılmıştır tutunamayanlar.

Azda olsa konusuna gelelim isterseniz..Konusu basit aslında Selim Isik yaşamayı çok isteyen fakat kötü yaşamaktan korktuğu için yaşayamayan Selim Isik intihar eder ve arkadaşı Turgut Özben inanamadığı bu ölümün arkasında neler olduğunu araştırıp bulmak istemektedir.Bu arayışta ise kendi içinde yarattığı hayali arkadaşı Olric Turgut Özben'e eşlik etmektedir.Turgut Özben en sonunda bu intiharı aydınlatma pahasına kendi iç sesiyle birlikte ortadan kaybolur...

İşte benim anlatabilidiğim kadarı ile Tutunamayanlar böyle.Bende etkisi ise çok büyük oldu.İyiki okumama sebep olan ''DEĞERLİ'' arkadaşlarım var çevremde şimdi bana ''Bitmemesi için elimden geleni yaptım ve ben Tutunamayanlar'ı bitiremeyenlerdenim'' dediğini daha iyi anlıyorum.. Kendisine teşekkür ederim..Bence sizde okuyamam diye tedirgin olmayı bırakın ve bir an önce okuyun..


ALTI ÇİZİLENLER:

''Hayatım,ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.'' (Sayfa:31)

''İnsanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor.Hayat,düşünceleri tutan bir hapishanedir.İnsan,can sıkıcı bir saç demetidir,ben de akılsız bir robotum.'' (Sayfa:32)

''İkimiz olduktan sonra,bütün hüzünler,sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.''(Sayfa:48)

''Neden noktaların,doğruların,eğrilerin -ister düzlem,ister uzay şekilleri olsun-koordinatları var da mükemmel bir varlık olan insan onun ayrılmaz bir cüzü olan hayatın koordinatları yok?'' (Sayfa:69)

''İnsan kendini beğenmeden yaşayamaz.Kendini beğenirse,diğer insanlar onun hayatını cehenneme çevirmeye çalışırlar.Bunun için,insan,hem kendini beğenmeli hem de beğenmemelidir.'' (Sayfa:74)

''Ben kendimi yeterli görmüyorum.Ne için yeterli?Her şey için.Topluluğun eylemine engel olabilecek sorunlarımı çözmeden.onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden,onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum.Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendşme söz geçirmem gerektiğine inanıyorum.Bana bugün,ne yapmalı?diye soracak olurlarsa,ancak,önce kendini düzeltmelisin,diyebilirim.Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse,bu temel ilke ancak şu olabilir: kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.'' (sayfa:94)

''Kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin,kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur..'' (sayfa:95)



12 Nisan 2012 Perşembe

OĞUZ ATAY TUTUNAMAYANLAR'DAN

Düşün,önüne ne fırsat çıkıyor:İstediğin kadar oynayabilirsin artık.Çekinmeden istediğni söyleyebilirsin.Her şey,nasıl isterseniz öyle olur.Zaman kavramını silersiniz:İstediğiniz çağdaki insanlarla birlikte yaşarsınız.Kimse kapıdan çevirmez sizleri.Bütün olumsuzlukları kaldırırsınız ortadan.Bütün maceraların sonunu istediğiniz gibi bitirirsiniz.Kimse engel olmaz size.İsterseniz dünya nimetlerini tadarsınız sonuna kadar,isterseniz manastıra çekilirsiniz hep birlikte,kadınlı,erkekli.İsterseniz ikisini de birlikte yaşarsınız.Bir yandan en güzel şarapları yaparsınız dağlarda keşişler gibi; bir yandan şehirlere götürüp içersiniz, o şarapları en karanlık meyhanelerde, Dostoyevski'yle birlikte.Çocuklarınız doğar kadınlar yorulmadan; karınlarında taşımadan doğururlar onları.Kanunlar çıkarırsınız benim açıklamalımda olduğu gibi: herkesi her şeyi yaparsınız kimseye danışmadan ve anayasaya uygunluğuna bakmadan; zorlamadan uyulacak kanunlar yaparsınız.Dairedeki memuru mühendis yaparsınız.İçinizde hiçbir acılık birikmez.Ne bırakılmış olmanın,ne anlaşılmamanın,ne yaşamamanın,ne de baştan yaşayamamanın acısı düzeninizi bozamaz.Düşünmeden kapılırsınız olaylara.Sonu ne olacak diye korkmazsınız.Sonu yoktur k...Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı: en zor anlarda daima açık bir kapı bulunur girip saklanacak.Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltme fırsatı verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: ''Buraya kadar!'' dediler.Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara;pencereden görünen hiçbir ağacı,hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın.Bütün sularda gölgeni seyrederdin.Üstelik, daha önce haber vermiştik,derler onlar.Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik.Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik.Sevginin ölümünü her pazar çanlar çalarak ilan etmiştik.İşte onların kanunları böyle.Bizimkilere benzeyebilir mi hiç? Şehrin duvarlarına sırayla üç kere ilan asıyorlar:sevginize dikkat! Dördüncüde ilan ve sevgiyi kaldırıveriyorlar.Onlarla başa çıkılmaz Turgut.Ben çıkabildim mi? Bilincin uyarmasın seni.Dikkat et Turgutçuğum,bu güzel hayalleri,şekilleri kaybetmesin bilincin.Kurtar kendini onun baskısından.Rüyadan gerçeğe geçmenin acılarını yaşama.Ne olur Turgut uyanma sakın.Ne olur uyanma...ne olur...ne olur...silme...

9 Nisan 2012 Pazartesi

Ne güzel demiş MURAKAMİ...

Dünyanın sonu insanın yüreğinin içinde gelir.

Çektiğin acıyı ben de anlıyorum. Fakat bu herkesin başından geçiyor. O yüzden senin de katlanman gerek. Sonrasında kurtuluş geliyor. O zaman artık sen, hiçbir şeyi dert etmeyecek, üzülmeyeceksin. Hepsi kaybolup gider.
Geçici heveslerin hiçbir değeri yok. Burası dünyanın sonu. Dünya burada sona erer, ötesi yoktur. O yüzden sen de artık hiçbir yere gidemezsin.

                                                                                              HAŞLANMIŞ HARİKALAR DİYARI VE DÜNYANIN SONU
                                                                                                                     HARUKİ MURAKAMİ

4 Nisan 2012 Çarşamba

DİKKAT BU BİR İÇ DÖKME YAZISIDIR!

Bugünlerde nedendir bilmem havalardan mıdır? Yoksa  ben de bir problem olduğundan mıdır? Nedir bilmiyorum ama sürekli bir sıkılma eğilimindeyim,bunalmış vaziyeteyim işten güçten malum çok yoğun bir sezonu geride bırakmak üzereyiz yavaş yavaş..Sanırım onun yorgunluğuda var bünyemde ama sürekli bir memnuniyetsiz hal var üzerimde şirkette resmen zoraki iş yapar haldeyim (iş yerimden şikayetçi olduğumdan değil sadece sıkıldığımdan yapmak istemediğimden) ayaklarımı sürüyerek dolaşıyorum showroom-depo arasındaki mesafeyi gözlerim hemen hemen her zaman yarı kapalı bir vaziyette  ne kadar kahve içsemde ayılamıyorum bir türlü ki  zaten kahvede bünyemde alışkanlık haline geldiği için sanırım üzerimde ki uyarıcı etkisini kaybetti.:) Yüzümün de güldüğü pek söylenemez tabii bu şartlar altında iki-üç gün gülsem keyfim yerinde olsa diğer günler somurtuk nemrut bir vaziyette oluyorum.Böyle olunca bana ''şükür etmeyi bilmiyorsun'' diyor kimi arkadaşlar buna da kızıyorum.Neden mi çünkü geçirdiğim kötü zamanların ardından ağzımdan hiç ''şükür'' kelimesi eksik olmuyor ama bunlar farkedilmiyor da başka şeyler görülüyor bu zaten her zaman böyle değil midir ki??

Değişik bir şeyler olsun istiyorum hayatımda bir renk gelsin istiyorum.Dans etmeyiçok sevdiğimden salsa kursuna başlamıştım ama işlerin yoğunluğundan ve havaların kötü gidişatından dolayı devam edemedim çok aksattım şimdi işlerimiz azalmaya başladı ve havalar düzeldi tekrar devam edeceğim belki o zaman keyfim yerine gelir azda olsa yine..Birde sanırım  evet itiraf etmesi benim içinde zor ama benimle ilgilenen,beni düşünen,beni seven,koruyan,gözeten,süprizler yapan,şaşırtan,gözüm kapalı güvenebileceğim(ki yaşadığım acı tecrübeye nazaran nasıl olacaksa! ) yanında başımı göğsüne yaslandığımda huzurun varlığını hissedeceğim birisini istiyorum galiba içten içe  ama itiraf edemiyorum..Etrafımda gördükçe de kıskanç bir insan olmadığım halde böyle şeylere özenir oldum son zamanlarda nedendir bilmem...Herkes ''hadi kızım yok mu birileri?'' dedikçe ''Aman yok istemiyorum ben'' diyorum ama işin aslı öyle değil sanırım..Birde içimde bir korku var ki bir ilişkiyi yüretebilir miyim bilmiyorum çünkü çok uzun zaman oldu ve ben ne yapılır nasıl davranılırı sanırım unuttum.Çünkü kötü tecrübem sonucu kendimi çok kapadım ve kitaplardan örülü bir duvar ördüm çevreme kimsenin de içeri girmesine izin vermiyorum versem bile artık insanlara karşı çok kayıtsız olduğum için umursamaz davranıyorum  buda ister istemez onları kaybetmeme neden oluyor ama bunuda pek umursadığımı söylenemez.Neden mi? Çünkü banada bu şekilde davrandılar o yüzden.Biliyorum belki yaptığım yalnış herkes aynı değil evet biliyorum,başkasının yaptığı bir şeyi diğer insanlara ödetmemde yalnış bunu da biliyorum ama istemeden yapıyorum işte elimde değil maalesef...Anlıyacağınız bu konuda kendime güvenim yok bilmem artık ne olur sonum..

İşte böyle canlarım bu aralar hissetiklerim bu yönde beni canlandıracak,kendime getirecek birşeylere ihtiyacım var anlıyacağınız.Biliyorum insan kendi moralini kendisi yüksek tutar ama bazen de ekstra faktörlere gereksinim duyabiliyor sanırım ben de öyle bir zaman içerisindeyim....

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederimm :)))

1 Nisan 2012 Pazar

JAPON NE YAPMIŞ-ONUR ATAOĞLU

Japon Ne Yapmış'ı da sevgili Canan Ablamın blogunda yapmış olduğu çekilişten kazanmıştım daha öncede size söylediğim gibi canlarım ikinci kitabı da okudum bitirdim:)

Japon Yapmış da olduğu gibi sevgili Onur Bey Japon Ne Yapmış da da canımız kanımız Japon kardeşlerimiz hakkında ve ülke hakkında ki izlenimlerini bizlerle paylaşmaya ve okudukça da sizi eğlendirmeye,güldürmeye,aynı zamanda özendirmeye de devam ediyor:) Arka arkaya okuduğum için iki kitabı benim için çok iyi oldu çünkü ben devam kitaplarında araların fazla uzun olmasını sevmiyorum :)

Neyse lafı uzatmayayım canlarım ben ikinci kitabıda çok severek okudum  bir kez daha görmeyi çok istediğim bu ülkeye bir an önce gitme konusunda yaptığım planlarıma hız verdim:)