15 Haziran 2012 Cuma

13/06/2012

Bu günü sanırım hayatım boyunca unutmam imkansız.Neden mi? Çünkü bugün ilkokul 4.sınıftan beri deyim yerindyese elinde büyüdüğüm,üzerimde çok emeği olan manevi babamı kaybetim..O sadece benim değil oturduğumuz semtteki herkesin babası,ağabeyiydi.Herkesin üzerinde çok emeği vardı.Mahallemizin bel kemiği,bilir kişisiydi.Tekin Babam hepimizin herşeyiydi.Ama gitti....

Hani bazı insanlar vardır ya hayatlarımızda onlara hiç birşey olmayacak sanırız,hiç biryere gidemezler diye düşünürz,yeri gelir bizlere birşeyler olur ama onların başlarına birşey gelmez diye düşünürüz.O kişiler bizim hayatlarımızın bel kemikleridir çünkü başımıza ne gelirse gelsin onlardan yardım alacağımızı biliriz kimse aklımza gelmeden direk onlara koşarız,onların desteğini,yardımını isteriz.Kısaca onlar bizim kahramanlarımızdır.İşte Tekin Babam'da kendi babamdan sonra benim kahramanımdı,bel kemiğimdi,herşeyimdi..Ama gitti...

13 Haziran günü hayat bizler için normal seyrinde devam ediyordu çok boğucu bir havanın ve buna muadil olarak felaket bir trafiğin eşliğinde evimize gelmiş her akşam olağan şeyleri tekrarlıyorduk.Ta ki saat 20:45'i gösterene kadar..Saat 20:45 civarlarında ben oturmuş kitabımı okur,annem mutfakta birşeylerle meşgul olur,ağabeyim televizyon izler ve babamda namazını kılarken evimizin kapısı hiçde hayra alamet olmayacak bir şekilde çalşmaya başladı.Tabii hepimiz anladık apartmanda ters giden birşeyler olduğunu ve kapıya koştuk.Larşımda en son görmeyi umduğum kişi vardı Tekin Babam'ın eşi Meral Teyzem onu görünce daha çok korkmaya başladım ama hepimiz birden yukarı kata koştuk.Tekin Babam her zamanki koltuğunda uzanmış yanı başında çok sevdiği köpeği Tarçın ile birlikte haberleri izliyormuş herşey olmadan önce...Tekin Babam'ı gördüğümde son bir kaç nefesini alıyordu oğlu başının ucunda kalp masajı yapmaya çalışıyor ama o panik ve korku ile başaramıyordu.Hemen babam geçti başına kalp masajını yaptı bir kere nefes aldı,sonra ikinciyi yaptı Tekin Babam bir kez daha kasıldı nefes aldı başı yukarı kalktı ve indi ama o son nefesi oldu artık gitmişti...Babam yere düz zemine indirdi tekrar,tekrar denedi ama yok hiç bir cevap alamadı gitmişti Tekin Babam...

Kabullenemedik...Ben Meral Teyzem'i sakinleştirmeye çalışır bir yandan ambulansa ulaşmaya çalışır ve bir taraftanda kabul edemez halde iken,annem bizim kat ile yukarı kat arasında gidip geliyor,ağabeyimde ambulans peşinde koşturuyordu en sonunda yolda denk geldiği polis arabasından anons ettirerek ambulansa ulaşmayı başarmıştı ama ne fayda Tekin Babam gitmişti artık...Sonrasında sıradan ölene yapılması gerekiyorsa o işlemler gerçekleştirilmeye başlandı babam tarafından.Çene bağlama,bışak koyma,üstünü örtme...Hepsi o kadar acı verici işlemlerdi tarifi imkansız ama bir yandanda hayatın gerçeğiydi işte ve biz o an dört kişilik ailemizde bu gerçeği kabullenmek istemiyorduk...Biz bu haldeyken kara haber tez duyulur ya herkes haberi almış bir bir gelmeye başlamıştı...Bu arada zor ulaşılır ambulansda geldi kalp elektrosunu çektiler ne olacaksa artık ama daha sonradan zorluk çıkmasını engellermiş aksi takdirde daha bir sürü prosedürle uğraşılması gerekliymiş sanırım..Neyse gelen komuşlar arasından herkes çok yardımcı oldu sıcakda evde durmasın diye merkezimizin camiisinin morgundan yer ayarladılar sonra iyicene sardılar Tekin Babam'ı o buz gibi yere götürdüler sevdiklerinden ayrı yerde uyuması için...Giderken annem görmemi istemediği için beni engelledi ama ben sın nefesini alıp verişini gördüm daha beteri ne olabilirdi ki?...Nitekim Tekin Babam'ı alıp götürdüler işte gerçek bu...

Ertesi gün asıl telaşe başladı mezarlık işlerine babam ile ağabeyim koştururken bizlerse gelenleri karşılama,hazırlıklar gibi işlerle uğraşıyorduk.Öğlen namazından sonra kaldırılacaktı Tekin Babam öğlen namazı oldu selası verildi iki kere bir sabah,bir öğlen herkes onun vefat ettiğini duyunca elinden gelenin fazlasını yapmaya razıydı zaten hiç sıkılmadan,hiç erinmeden koşturup durdu herkes.Bunu söylemem ne kadar doğru,ne kadar yalnış bilemiyorum ama Eskişehir'den gelen toplasan 10 kişiyi bulmayan akrabalarının zarardan çok hiçbir faydasını göremedik dün üstüne üstlük cenazeden sonra gideceğiz diye tutturmalarının dışında..Annemin ısrarı ile hiç olmazsa cenazeden sonra okunacak duaya kalmalarını sağladık.

Ben ise bu yaşıma kadar sevdiğim insanları kaybetmediğim için bu yaşananlar karşısında hem çok şaşkın,hem çok korkmuş hem de sinirleniyordum yapılanlar karşısında ama bir şekilde Allah'ım sabrını verdi ve olanları görmemezlikten gelmeti Tekin Babam'ın hatrına herşeyin en iyisini yapmaya çalıştım sadece ben değil bütün komşularımız .Akrabaları hiçbir şeye ellerini sürmedikleri gibi bir an önce kalkıp gitmeyi istemenin dışında...Tamam kayıp onların kaybı diye düşünebilirsiniz o yüzden şoktalar hiçbir şey yapamıyorlar diye düşünebilirsiniz hiç de öyle değil efendim!Hayır hiç de öyle değil! Onların yaptıukları düpedüz hem Tekin Babam'a hem de bizlere saygısızlıktı başka birşey değil.Daha bir çok şey yatılar çünkü ama Tekin Babam'ın anısı var susmak en iyisi...

Herşey olup bittikten mezarlıktan geldikten sonra Tekin Babam'ı toprağın altında yalnız başına bırakıp heldikten sonra duası okundu erkekler bizim devde toplandı camiinin hocası ikiletmeden hemen geldi öyle güzel duasını okudu ki dinlemenizi isterdim...Dualar okunduktan sonra herkes gitti,herşey bitmişti,ölen ölmüştü geride kalanlarımız ise yorgun,üzgün,şaşkındık...

Tekin Babam,güzel insan,temiz yürekli,kibar,nazik, herkesin yardımına hiç düşünmeden koşan insan,mahallemizin bel kemiği,bilir kişisi,benim kahramanım gitti artık yok ölümü de sonrandan yapılması gereken prosedürlerde hiç sorunsuz tıkır tıkır işledi hiçbir şeyinde problem olmadı.Yaşarken kimseye bir zararı olmamıştı ölürken hiçbir zararı dokunmadı,kimseye bir zorluk yaşatmadı..Tam kendi tarzı olan bir şekilde aramızdan ayrıldı bu mübarek günlerde tek teselli kaynağıız bu zaten.Şimdi bütün dualarımız onunla gittiği yerde rahat etmesi,meleklerin hep yanında olması için..Seni çok seviyorum Tekin Babam yattığın yer nurla dolsun,haklarımız sana helal olsun...

                                                                                                               GÜZEL KIZIN....

12 Haziran 2012 Salı

SAHİLDE KAFKA-HARUKİ MURAKAMİ

ORJİNAL ADI: UMİBE NO KAFUKA
YAZAN: HARUKİ MURAKAMİ
JAPONCA ASLINDAN ÇEVİREN: HÜSEYİN CAN ERKİN
YAYIN EVİ: DOĞAN KİTAP/5.BASIM Aralık 2011


Biliyorum biraz uzun sürdü Sahilde Kafka ile ayrılmam ama sevmediğim düşünülmesin sakın her gün muntazam şekilde tabii ki okumalarımı sürdürdüm fakat yorgunluktan biraz daha az okuyabildim sadece hepsi bu :) Neyse gelelim kitabımıza canlarım

Sahilde Kafka benim Murakami kitapların okuduğum 5.kitabı oldu ve geriye ZEMBEREK KUŞUNUN GÜNCESİ ve 1Q84 kaldı onlarıda bir Murakami bağımlısı olarak en kısa zamanda okuyacağımdan şüpheniz olmasın.(Gerçi ne kadar bağımlısı olsamda kendisinin adını doğru teleffuz edemiyorum bir türlü rezalet:) )Ay çenem düştü tamam tamam kitabıma geliyorum:)

Sahilde Kafka ile Kafka Tamura ikiside aynı kişi aslında ama herşey bir rüyadan oluştuğu için kendiside sonradan öğreniyor Sahilde Kafka ile aynı kişi olduğunu.Kafka Tamura 15 yaşına bastığında babasının ona söylediği bir kehanet ile lanetlenir.Nedir mi bu kehanet?Kafka Tamura 15 yaşına geldiğinde babasını öldürecek kendisini 4 yaşında terk eden annesi ve ablası ile birlikte olacaktır ve bu sadece bununla sınırlı kalmayacaktır.Tamura zaten evde babası ile hiç anlaşamamaktadır kendisini sevmediğini düşünmektedir bu yüzden 15 yaşına girdiği gün evden kaçmayı planlar bu planınada kendi kafasının içinde yarattığı karga adlı bir delikanlı yardım eder kehanetlerden bahseder durur.Nitekim Kafka Tamura 15 yaşına girdiği gün evden kaçar ve asıl hikaye buradan sonra başlar...

Takdir edersiniz ki buradan sonrasını anlatmaya hiç ama hiç niyetim yok canlarım nihahaha( Erol TAŞ gülüşü ) okuyun ve bundan sonrasında neler oluyormuş siz kendiniz öğrenin her seferinde diyorum Haruki MURAKAMİ okumayan kalmamalı.Anlatamıyorum neden olduğunu sanki sizlere ama okuyun kendiniz görün,kendiniz tadın ne demek istediğimi:))

ALTI ÇİZİLENLER:

''Yerine göre kader dediğimiz şey,dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer.Sen deondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin.Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir.Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin.Tekrar tekrar,sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi,aynı şey tekrarlanıp gider.Neden dersen,o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan.O fırtına aslında sensindir.O yüzdn yapabileceğin tek şey,teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak,gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir.Orada,muhtemelen ne güneş ne de ay,hatta ne yön ne de zaman vardır.Orada,kemikleri bile parçalayacak kadar keskin beyaz kum tanecikleri gökyüzünde dans eder.''(Sayfa:10)

''Çevreme yüksek duvarlar örmüştüm;hiç kimsenin o duvarlardan içeri girmesine izin vermiyor,kendim de duvarların dışına çıkmamaya özen gösteriyordum.Böyle bir insandan kim hoşlanır ki?'' (Sayfa:15) (Benim için yazılmış sankı...)

''Yüreğin ,uzun yağmurlarla taşan ırmaklara döner.Yeryüzündeki tüm işaretler o selin altında kalmış,karanlık bir yerlere sürüklenmiştir.Yağmursa,o taşan ırmağın üzerine yağmaya devam eder.Böylesi sel manzaralarını televizyon haberlerinde her görüşünde aklına geliverir.''Evet,aynen böyle,benim yüreğim de böyle işte'' dersin '' (Sayfa:17)

''İnsan kaderini değil,kader insanı seçer./İnsan eksiklikleriyle değil güzellikleriyle daha büyük trajedilere sürüklenir.''(Sayfa:279)

''Aşk dediğin,dünyayı yeniden inşa etmek demektir.O yüzden insana herşeyi yaptırabilir.''(Sayfa:317)

''Neden birini sevmek aynı zamanda o insanı derinden yaralamakla aynı olsun ki?Yani eğer öyleyse,birini çok sevmenin ne anlamı var ki?''(Sayfa:560)

3 Haziran 2012 Pazar

BENİ ASLA BIRAKMA-KAZUO ISHİGURO

NEVER LET ME GO:BENİ ASLA BIRAKMA

YAZAR:KAZUO ISHİGURO

ÇEVİREN:MİNE HAYDAROĞLU

YAPI KREDİ YAYINLARI 7.BASIM NİSAN 2012


Sanat ve aşk zamanı durdurabilir mi? Arka kapağında öyle yazıyor kitabımızın ne kadar etkileyici bir cümle değil mi? Peki ya sizce sanat ve aşk zamanı durdurmaya yeter mi?

Kathy,Tommy,Ruth başlıca kahramanlarımız ama Hailsham'da yetişen daha bir çok isimsiz ve gölgede kalmış kahramanı var bu kitabın..Hailsham yatılı bir okul ama bildiğimiz yatılı okullardan çok farklı bir okul.Bir kere her şeyden önce burada öğretmenler yok gözetmenler var ve öğrenciler bu gözetmenler tarafından yetiştirilmekteler.Sanata ve spora çok önem verilimekte bu yatılı okulda neden mi? Sanata bu dünyadan gittikten sonra her bir Hailsham'lı öğrencinin var olduklarını onlarında bir ruha sahip olduklarını yaptıkları çizimlerle,yazdıkları şiirlerle kanıtlayabilmek için.Spora ise bedenlerinin her daim sağlıklı ve zinde kalabilmeleri için..

Bu kadar yazdıktan sonra Hailsham'ın diğer okullardan farklı olduğunu anlayacağınız başka bir yönü daha çıkıyor aslında meydana tamam her okul öğrencilerinin beden ve ruh sağlıklarına önme gösterir ama burada ki başka bambaşka..Hailsham'da ki öğrenciler gelecekte birer organ bağışcısı olmak için yetiştirilmekteler ve aslında onlar başka başka insanlardan meydana gelen klonlardır sadece..

Kathy,Tommy ve Ruth'da burada yetişmiş üç arkadaştır.Hailsham'ın kapanması üzerine Tommy ve Ruth birer bağışçı olarak merkezlere çağırılırlar fakat Kathy bir bakıcı olarak çeşitli merkezlerde görev almaktdır ve hayat onları yeniden bir araya getirecek geçmişleriyle yüzleştirecektir.Nasıl mı? Okumalısınız kesinlikle  ilk başlarda sıkıldığımı itiraf etmeden geçemeyeceğim ama sonraları kitap sizi bir içine çekiyor ve elinizden bırakmak kesinlikel güçleşiyor.Şiddetle önerebileceğim kitaplardan birisi okuyun beğeneceksiniz..