26 Aralık 2011 Pazartesi

BUGÜN..

Dün sevgili Canan ablacım ile Evren'e mesajlar gönderdik ''iyi birşeyler olsun ne olur'' diye dün bekledik bekledik hiç de iyi birşey olmadı her ikimiz içinde vazgeçmedik daha ısrarcı olalım da bari yarın iyi birşeyler olsun dedik yine Evren'e mesajlar gönderdik bugün için ne olur güzel birşeyler olsun diye bakalım benim için olmuş mu Evren sesimi duymuş mu?

Sabah şirkete geldiğimde herşey gayet normal gidiyordu işlerim tıkır tıkır işledi sonra bir müşteri aradı bizim sevimsiz kendini bişey sanan müşteri ile ilgilenmek kendilerine dünya'nın en ağır yüküymüş gibi gelen müşteri temsilcilerimizden birisine aktardım zor zar konuştu hazretleri müşterinin bilgilerini istemişmiş kendi mailine gönderilmesi gerekliymiş vay efendim onun adına mı konusurusmusum anaamm benim sinirlerim attı mı o zaman alın kendınız konusun zahmet olmazsa dedim şak aktardım teli ama istediğim cevabı veremedim ya sinirimden kudurdum resmen sonra intikamımı almak üzere askıya aldım bu olayı.Neyse gün ilerledi bizim ofis sırf kız olduğu göstermelik bir kaç tane erkek olduğu için eğleniyoduk kızlarla bu arada bir bir yılbaşı sepetleri geldi şirketimize bi tanesini açtık içindekileri dağıttık tabiibenim celibon hastası olduğumu bilen kızlar bana celibonu verdiler ben de ayıla bayıla yedim keyfim yerine geldi:) Sonra patronumuzun kızı geldi dediki çekiliş yapıcaz sizde katılır mısınız? aa olur dedik katıldık aman kağıtları hazırlayıp çekmesi de bi olay bi şenlik oldu tam üç kere çektik çektik durduk kağıtları bu arada ben yüzsüzlük yapıp kime çıkarsam bana ya bi kutu celibon yada kitap alabilir diye bas bas bağırdım:D gülmekten öldük:) neyse çekiliş işini de halettikten sonra kime kime çıkmış vay efenim ne alsam dedikodusu başladı:)

 Tam dedim oh günüm güzel geçiyor heralde güzel bitecek ama nerde geçenlerde sevdiğim arkadaşlarımı kendi yaptığım hata yüzünden kaybettiğimi yazmıştım ve geri kazanmak için bişeyler yaptım ama taa ki bugüne kadar bi ses soluk çıkmamıştı bugün mail geldi haklı olduğu gereçekleri sıralamış arkadaşım birbir okudum hatalı olduğum tekrar yüzüme çarptı ama ne yalan söyliyim içimde az daolsa bi umut vardı eskisi gibi olamazsak da belki affeder diye düşünmüştüm ama hiçdeöyle olmadı ne yapalım haklı canı sağolsun..Sonra bi olay daha oldu birkaç ay önce benim üniversiteden arkadaşıma çok kızmıstım aramızda belirsiz birşeyler var kendisi ile ama ben artık böyle saçma sapan olaylara tahammül edemediğim için esip gürledim haklıydım çünkü yaşananlarda ve görüşmedim bugün merak etmiş beyefendi mesaj atmış gayet soğuk bir şekilde yanıtladım başka mesajınada cevap vermedim zaten bide ona sinirlerim bozuldu.

 Öyle böyle derken gün bitti evime,odama,kitabıma,huzuruma kavuştum güvendeyim rahatım ya Canan ablacım bugün bunlar oldu anlayacağın yani Evren yine duymadı en azından beni peki ya seni duydu mu?ya da sizleri??

25 Aralık 2011 Pazar

TAHT OYUNLARI BUZ VE ATEŞİN ŞARKISI 1 (GEORGE R.R. MARTIN)

Taht oyunları ile sevgili abişim aracılığı ile tanıştım dizisini Türkiye'de yayınlanmadan önce izlemiş arşivlerine katmış ve çok da iyi yapmış sayesinde bende birinci sezon bölümlerini bir solukta izledim ve bitirdim ama ikinci sezon bölümlerinin Nisan 2012 de yayınlanacağını duyuncada hepsini birden neden izledim ki sanki diye düşünüp durmaktan kendimi alı koyamadım çünkü öyle bir yerde bitmişti ki beklemek eziyet olacaktı benim için:( Sonra kitabı da var aynı zamanda demesin mi abişim(niyeyse bu konuda pek bi cahil kalmışım cık cık yakıştıramadım kendime:) ) ''ayy hemen alayım ozaman'' dedım ''bence diziyi bitirip öyle al kitapları dedi sonra aradığını bulamazsan keyif alamazsın ikinci sezonu izlerken'' dedi bir yanım haklı buldu abişimi çünkü kitaplardan uyarlanan dizi yada filmlerin çoğunda bu zamana kadar aradığımı pekde bulamamıştım bilemem siz de öyle misiniz? ama bir yanım da meraktan çatlayıp duruyordu her zaman ki gibi birde üstüne çok satanlar listesinde gördükçe hepten kuduruyordum:) en sonunda dayanamadım ve bu sene ki fuardan serinin kitaplarının üçünü de aldım oh da çokta iyi ettim:) Neyse çenem düştü en iyisi kitabı anlatıyım sizlere:)

 Şimdi ben ilk önce diziyi izileyip de kitabını sonradan okuyanlardan olduğum için kitabı okurken karakterler gözümün önünde sahneleri ile birlikte bir bir canlandı sanki diziyi yeniden izlemiş gibi oldum canlarım evet anlamış olmalısınz ki bir dizi ile bir kitap aynı bire bir bu kadar ilerler kitapta ki detayların hiç birinin atlanmadığını gördüm dizide yemekler,kıyafetler,yaşanılan yerler kitapta o kadar iyi anlatılmış ki dizide de aynısını yansıtmışlar yani kesinlikle kitap süperdi dizi de süperdi.Bilmiyorum belki de diziyi ilk önce izlediğim için ben her sahneyi tekrar tekrar yaşadım ve bu gerçekten çok hoşuma gitti çünkü diziyi çok severek izlemiştim son sahnesi hala aklımdan çıkmaz mesela kitapta da tekrar onu yaşamak çok güzeldi ayy hele ki dizinin müziklerine bayıldığımı belirtmeden geçmek istemem:)

Yani canlarım demem o ki isterseniz diziyi izleyip ilk kitabı öyle okuyun,yada kitabı okuyup diziyi öyle izleyin ama sizi temin ederim ki hangisini önce yaparsanız yapın aradığınızdan kat kat fazlasını bulacaksınız buna emin olabilirisiniz..Şimdi ben karar veremiyorum serinin kitaplarını okumaya devam edeyim yoksa yine diziyi izleyip sonra mı okuayayım? Çok kararsızım://
 

 Ama ne olursa olsun; kış geliyor...

17 Aralık 2011 Cumartesi

KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI-DEBBIE MACOMBER

Ne desem şimdi size bu kitap hakkında bilemedim ama şunu söyleyebilirim sanırım ne çok iyi,ne çok kötü evet bence vasat bir kitap olmuş yazım hataları ve devrik cümleler çok var bu da okurken sizi biraz yoruyor açıkçası ama vasat bir kitap olduğu için okumakta zorlanmıyorsunuz.

Hikayemiz 'Bir Yumak Mutluluk' adında bir tuhafiye dükkanının açılması ve dükkan sahibinin örgü dersleri vermesi ile tuhafiyeye gelen kadınların birbirleri ile olan ilişkisini konu ediniyor aynı zamanda bu dört kadının hayatlarına da sırayla yer veriliyor kendi özel hayatların da ne gibi sorunlar yaşadıkları anlatılıyor.Zamanla başlarından kötü olaylar geçen bu dört kadının bir süre sonra hayatlarında kalıcı mucizeler gerçekleşmeye başlıyor ve buda 'Bir Yumak Mutluluk' adlı tuhafiye dükkanı sayesinde gerçekleştiğine inanıyorlar.İşte böyle örgü örmek ve mucizeler üzerine kurulu tek düze bir roman olmuş canlarım nasıl Bestseller olmuş onu da anlamış değilim açıkçası:)

 Hee yanlız benim de ilerde kendi kitap,kahve,kurabiye dükkanı açma hayallerim olduğu için kendi küçük dükkanını açıp içinde huzurlu huzurlu vakit geçiren sevgili kahramamınımızı kıskanmadım değil hani:) umarım benim de hayallerim gerçek olur canlarım tabii sizlerin de:))

16 Aralık 2011 Cuma

GERÇEK RENKLER-KRISTIN HANNAH

Sevgili yazarımız Krıstın HANNAH yine bence süper bir iş çıkarıp herkesin ailesinden örneklerin olduğu,ders çıkarabileceğimiz,sıcacık,samimi bir roman ile karşımıza çıkmayı yine başarmış canlarım..

 Kitabımızda üç  kız kardeşin annelerinin ölümünün ardından yaşadıkları tüm sıkıntılara,bazen birbirleri olan kavgalarına bile direnmeleri anlatılmı.Haksızlıkların,yanlış anlamaların bir gün elbet son bulacağına,ne olursa olsun sevginin ve iyi niyetin galip geleceğine deyinilmiş.Hayatta insanın bir kardeşinin olmasının ne kadar önemli olduğunu kitabı okurken ben bir kez daha anladım çünkü ne olursa olsun etrafınızdakiler size karşı dursalar dahi yada tek kaldığınızı düşündüğünüz anda sizin yanınızda olan kişi,sizin sırtınızı yaslayabileceğiniz tek kişi kardeşiniz oluyor kim ne derse desin.O yüzden iyi ki canım abişim var !

Yani demem o ki canlarım alın ve okuyun derim Gerçek Rekleri eminim çok beğeneceksiniz hee yok ben daha Krıstın HANNAH ile tanışmadım diyorsanız o zaman daha ne bekliyorsunuz derim size:)
 
Hepinize iyi okumalar,bol kitaplı günler dilerim:))

14 Aralık 2011 Çarşamba

MİMMMMM

Öncelikle beni Mimleyen sevgili CİMCİME'ye çookk teşekkür ederim:)

Hakkımızda 7 gerçeği paylaşalım öyleyse:)

1) Kahvesiz ve kitapsız duramam

2) Parfüm bağımlısıyımdır yatarken bile sıkar öyle yatarım:)

3) Arkadaşlarıma çok önem veririm elimden gelen ne varsa yaparım onlar için

4)Kahveye olduğu kadar kupalarada çok önem veririm koleksiyon yaparım

5)Canım neye sıkılırsa sıkılsın karşımda ki insana belli etmem gülerim

6) Çok hasas bir yapıya sahibim alınganımdır bu huyumu hiç sevmem

7) Kitaplarımı kimse ile paylaşmam paylaşm dahi en güvendiğim insanlara veririm :) alana kadar da peşini bırakmam sapık mıyım yoksa:))

12 Aralık 2011 Pazartesi

ESKİ İŞ YERİNDE İLK GÜN..

Dün gelen haber üzerine sabah erkenden uyandım bir güzel hazırlandım duamı edip,babişimi öpüp evden çıktım..Çalışma saatlerimiz eskiden sabah 08:30 akşam 18:30 idi ancak yoğun trafik nedeni ile yarım saat değişkliğe uğramışyani sabah 08:00 akşam da 18:00 olmuş bende eski saate alışkın olduğum için bir on dakika rötarlı gittim ama şirkete girer girmez aman efenim ne karşılama sanki Başbakan gelmiş:) o derece illallah ettirmiş işten çıkarılan vatandaş arkadaşlarımı:)
 
Neyse efenim arkadaşlarımla öpüşüp koklaşma faslı bittikten sonra masama kuruldum amaaan ne göreyim masam rezalet halde pis tozlu nasıl çalışmış öyle tozlu masada hayret vallahi masanın alt rafına tıkıştırmadık eşya bırakmamış bi süre onları temizlemekle uğraştım sonra bilgisayarımda ben çıkmadan önce tuttuğum dosyalar vardı şirket için önemli olan gayet düzenli bir şekilde bıraktığım dosyalarımı Allah'a emante buldum aynı dosyayı  bir ton farklı yere kaydetmıs sevgili arkadaşımız neden mi?Çünkü excel,word gibi temel programları kullanmayı meğersem bilmiyormuş bu hanım kızımız bunu duyunca şok geçirdim tabii ben:)Neyse gereksiz dosyaları da temizledikten sonra beni gördüğüne en çok sevinen kişilerden biri olan patronumuzun kızı olan Esen Hanım başladı kızdan şikayet etmeye vay arkadaş neymiş böyle  anlamadım gitti!:) Sonra bana neyse ki geldin seninle çok işimiz var dedi benim beynimde alarm çanları çalmaya başladı:) sunum yapmaya giderken yanında götürdüğü bavulunu açtı düzenledi şimdi bunlara numara verip o şekilde liste yap ki müşterinin yanında kalite kodlarını yazmaya uğraşmayalım dedi akıllıca neden mi?Çünkü kalite kodu dediğimiz olay kumaşın adı ve soyadı diye tabir edebiliriz ama bunu müşterinin yanında yazmak çok zor oluyor özellikle sayfalar dolasu seçince bir müşteri dahada zor oluyor o nedenle bulduğu çözüm gayet mantıklı geldi bana ve giriştim işe neyse ki yüzümü kara çıkarmadım da işden çıkmadan önce onu bitirmiş oldum yarına sadece teferruat kısmı kaldı.Tabii onun yanında bir çok iş çıkmadı mı heralde çıktı arayan müşteriler,showrooma gelen müşteriler(ki benim yerim showroom olduğu için onlar ile de ben ilgilenmek zorundayım) sonra sözleşmeler falan filan yani anlıycağınız bugün akşam nasıl oldu hiç anlamadım sadece iki kupa kahve içmeye fırsatım oldu okadar..

Şuan nasıl mı hıssediyorum?Öncelikle çok yorgunum ama mutluyum arkadaşlarıma kavuştum sevdiğim ortamdayım anlıyacağınız evime geri döndüm diyebilirim:)umarım herşey böyle devam eder. (ki sanmıyorum şubat ayında fuar var ve çıldırmama az kaldı çünkü fuar hazırlığında gözümüzü bile açamıyoruz tekstilde çalışanlar bilir:) )

Yeni maceralarda görüşmek üzere canlarımm:))

11 Aralık 2011 Pazar

TİLKİ SEDA :)

Bilirsiniz bir atasözümüz vardır ''TİLKİ'NİN DÖNÜP DOLAŞACAĞI YER KÜRKÇÜ DÜKKANIDIR.''evet bu atasözü tam benlik neden mı?Anlatayım.İş yaşantım pek sabit değildi bu bir sene boyunca hem çok sevdiğim,kendimi evim de gibi hissettiğim,aynı zamanda kimi zaman çıldırdığım, üçbuçuk senemi verdiğim, deyim yerinde ise orada büyüdüğüm, tekstil sektörüne ait ne varsa orada öğrendiğim firmamdan üniversite de okuduğum bölümüm ile ilgili bir iş yapmak istediğimden ayrıldım.(Buarada ne okudun derseniz  Dış Ticaret mezunuyum ben)

Neyse nitekim yapacağım işi de bulmuştum çok iyi bir elektronik ürünler satan firmanın tek ithalat sorumlusu olarak hayal ettiğim pozisyona ulaşmıştım ama gelin görün ki işler hayal ettiğim gibi,düşündüğüm gibi gitmedi maalesef aslında işim çok rahat fakat sorumluluğu çok ağırdı evelallah sorumluluktan korkmam herşeyın üstesinden gelirim ama firmanın içerisinde hakim olan karışık düzenden ve bu düzensizliğin sorumlu tutulu olduğu birimin başında olmak ne benim ne de ailemin tahammül edeceği birşeydi o yüzden maalesef çok büyük umutlarla ve sevinerek başladığım işimden ayrılmak zorunda kaldım.Birkaç ay evde dinlendim bu arada ayrıldığım iki firmada beni tekrar çağırdı fakat gitmek istemedim bu süre içinde bir sürü başvuru yaptım ama istediğim gibi yerler olmayınca başlama gereksinimi duymadım acele etmedim sabrettim.Ramazan ayında eski firmamdan tekrar aradılar ve gittim başladım ama o sıralarda yaptığım başvurulardan geri dönüş oldu iyi bir nakliye firmasından ithalat operasyon birimine kabul edilmiştim şans bu ya! Neyse gittim görüşmeye başla hemen dediler eski işyerimile konuştum çok anlayışlı davranıp tamam dediler ve gittim başladım. 

 Ya ben tekstilde  ki arkadaşlarıma çok alıştığım için,orayı evim gibi gördüğüm için bu firmaya çok zor katlandım, çabaladım, çok çalıştım ama gelin görün ki çalışma arkadaşlarım beni benimsemediler,işi göstermediler,öğretmeye çalışmadılar, ben kendim yanlarında dikilerek öğrenmeye çalıştım, yapmaya çalıştım başardımda!Ama bir gün kıyamet koptu ve patronun yanında şefim ile tartıştım ve o son oldu aldım çantamı çıktım oradan çünkü ne olursa olsun benim hayatta tahammül edemeyeceğim şeylerden biri haksızlıktır,çabamın emeğimin görülmemesidir!Gözüm döndü resmen eve nasıl geldim bilmiyorum babişime anlattım hak verdi sağolsun canım babam...(onu çok seviyorum!)


Şimdi ise dedim ya tilkiyim ben diye:) ilk firmamda benim yerime gelen arkadaşlardan memnun kalmamışlar son kez beni yine çağırdılar ben de bu yaşadıklarımdan büyük dersler alarak ve artık emekli olana,yada evlenip başka şehre gidene (olasılık :) ) kadar son kez kabul ettim ve bu tilki arkadaşınız yarın eski arkadaşlarına,kumaşlarına kavuşuyor çok mutluyum:) kim ne derse desin insanın alıştığı iş,alıştığı ortam gibisi yok:))

BIÇAK SIRTI-TESS GERRITSEN

Off off offf diyorum ve sizler de benim ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuz değil mi? Evet şahane bir Tess abla kitabı ile karşı karşıyayız gerçekten buda diğerleri gibi süper olmuş.

 Kate mesleğinin henüz başlarında ve çok başarılı bir anestezi hemşiresidir arkadaşı Ellen 'ın geçireceği basit bir safra kesesi operasyonunda görevlidir ilk başlarda herşey çok norma giderken birden ortalık karışır ve işler çığrından çıkar ve Ellen Kate'in gözleri önünde ölüveririr ve suçlu Kate dir! Acaba gerçekten öyle mi dir?Yoksa hepsi geçmişin izlerini yok etmeye çalışan birilerinin işi midir? İşte olaylar bundan sonra başlamaktadır sevgili arkadaşlarım kitapta gerilim,macera,aşk ne ararsanız var vallahi tadına doyamadan yaladım yuttum kitabı diyebilirim sizde kaçırmadan alın okuyun Tess ablamızın nimetlerinden faydalanın derim canlarım:)   

İşte kitaptan beğendiğim bir kaç cümle sizler için belki okumanızı daha çok hızlandırabilirim :)

''Zaman alıyor...
İyileşmek,unutmak zaman alıyor.''
Bense şöyle diyorum onlara :
Bu iyileşme kayıtsızlık ve unutkanlıkta yatmaz
Onun yattığı yer
Senin hatıralarındır.
Denizin tenindeki kokusudur;
Kumda bıraktığın küçük,kusursuz ayak izlerindir.
Sona eriş diye bir şeyin olmadığının anımsanmasıdır.
Ve sen burada,şimdi ve her zaman,denizin yanı başında yatarsın.
Aç gözlerini.Dokun bana.
Güneş parmaklarının ucunda.
İşte iyileştim.
İyileştim...(SAYFA:10)


''Delilik tehlikeli olabilir,ama aynı zamanda tatlı bir kederden öteye de geçemeyebilir.Acıya karşı insaflı ve sevecen bir kalkandır.''(SAYFA:298)

Hadi bakalım okumak için erteleyin de göreyim sizi :)))

10 Aralık 2011 Cumartesi

PRAG MEZARLIĞI-UMBERTO ECO

Prag Mezarlığını fuardan çok isteyerek almıştım ama maalesef yarım bırakılmış bir kitap ile karşınızdayım sevgili dostlarım aslında bir kitabı böyle yüzüstü bırakmaktan hiç ama hiç hazetmem ama inanın çok çok uğraştım,dayandım,sabrettim ama yapamadım gele gele 105.sayfaya kadar gelebildim ondan daha fazlasına gidemedim kaldı ki ben gitmek istesem de kitap izin vermedi zaten:)

Yemek kitabı mı okuyorsunuz? Yoksa kendi benliğini bulmaya çalışan bir zatı muhtereme mi yardımcı oluyorsunuz vallahi şaştım kaldım.Beyfendiciğimiz bildiğiniz hikayeyi anlatmayı bırakıp yemek tarifleri veriyor kimi zaman ayy işte benim o sıralarda ortadan çatlayasım geliyordu.Yani benim 105.sayfaya kadar okuduğum yerden anladığım kadarı budur canlarım ama siz okudunuz mu? Beğendiniz mi?Kitabın kalanı nasıl dı bana da anlatırsanız sevinirim çünkü bu yakınlarda tekrar Prag Mezarlığı ile ilgileneceğimi sanmıyorum canlarım..

9 Aralık 2011 Cuma

İLK ADIM..

Az çok biliyorsunuz kötü zamanlar yaşayıp bunun akabinde kendimi herkesten soyutlayıp o an ki ruh halimle doğru sandığım fakat yanlış şeyler yaptığımı ve bunun sonucu olarakda benim için ne değerlilerimi kaybettiğimi.İşte ben de bu gidişe dur demek ve artık ne olacaksa olsun diyerek sevgili arkadaşım Mehmet sayesinde cesaretimi topladım ve bu kötü gidişi durdurmak için ilk adımı attım...

 Biliyorum aradığımı ya da yüz yüze konuştuğumu falan düşündünüz değil mi? Ama malesef bilemediniz içimde ki herşeyi anlatan ve neden böyle olduğunu açıklayan ve özür dilediğim bir mektup yazdım yanına bir de hediye ekledim ve gönderdim.'Hadi ama ne çocukça yada neden böyle yaptın keşke konuşsaydın' dediğinizi duyuyorum merak etmeyin ama yapamadım cesaretim yoktu o kadar anca bu kadarına cesaret edip kalkışa bildim üzgünüm..

 Şimdi ise merakle gerçekleşecek olan sonucu beklemekteyim umarım güzel sonuç alabilirim.Alamazsam da kendim edip kendim bulduğum için söylenecek pek fazla bir şey yok sanırım.Ama en azından ben pişmanlığımı dile getirmek için ilk adımı attım sanırım önemli olan da hatamı anlayıp özrümü dilemekti ve ben korkmama rağmen bunu yaptım umarım her şey güzel olur..

8 Aralık 2011 Perşembe

Neler Okumuşum??

Canlarım bloguma yazmadığım zamanlarda boş durmadım elimden geldiğince çok okumaya çalıştım şimdi bi liste yaptım neler okuduguma dair umarım atladıklarım olmamıştır ama bana geliyor ki oldu neyse artık onlarıda aklıma geldikçe eklerim:)

AKLINDAN BİR SAYI TUT-JOHN VERDON: Bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim açıkcası ben bu kitabı her an böyle tetikte okuduğum bir kitap oldu ve gerçekten çok beğendim.Sizlere de tavsiye ederi..

 KELEBEK-HENRİ CHARRIERE: Tavsiye üzerine aldığım ve okumaktan çok çok büyük keyif duyduğum kitaplardan birisi oldu Kelebek bazen heyecanla,bazende çok duygulanarak okudum kürek mahkumlarının hayatlarını.Kitaplığım da olduğu için çok mutluyum ikincisini de en kısa zamanda edineceği sizlerede tavsiye ederim..

ŞAİRİN ROMANI-MURATHAN MUNGAN: Aslında Murathan MUNGAN'ın yazılarını hep internet üzerinden takip etmiştim kitapları hakkında bilgi sahibiyim ama daha önceden hiçalıp okumuşluğum olmadı en sonunda Şairin Romanı ile MUNGAN okumaya da başlamak istedim ama sanırım ilk başlangıç olarak yanlıs bir seçim oldu benim için çünkü bu kitabı hiç beğenmedim ne yalan söyliyim herşey o kadar uzun uzun anlatılmış ki bir yeri okurken bir kaç satır yukarı dane yazıyordu diye unutuveriyosunuz baze yanı bana öyle oldu en azından ve bi sürü yazarlar,şairler,düşünürler,bilginler bi sürü yazı ustası hakkında bilgi veriyor ve olaya onları da katıyor hepsının akılda kalıcılıgı zor oluyor açıkçası o yüzden pek sevmedim.Ama yine de okumak istersenizsiz bilirsiniz derim..

BİRGÜN-DAVID NICHOLLS:  Bu kitabı da okuyup okumamak arasında gidip gidip geldim açıkçası çünkü daha önce hiç aşk romanı okumamıştım ne biliym beni çekmemiyorlardı hiç bende inadı bıraktım hadi bismillah dedim başladım ve gerçekten beğendim hem üzüldüm,hem eğlendim,hem de ders çıkardım okurken keşke daha önce okusaymışım dedim kendime hatta ve böylelikle aşk romanların da el attım:) ama filmine gidemedim onu da bi şekilde izlerim artık ayy çenem düştü okumadıysanız okuyun derim canlarım:)

KIŞ BAHÇESİ-KHRISTIN HANNAH: Ateşböceği Yolu'nu okuduktan sonra Kış Bahçesi'ni de güle oynaya,seve isteye aldım:) ve çok çok çok beğenerek okudum.Bu sefer kitapta bir ailenin hem yok oluş hem de tekrar ayağa kalkışlarına tanık oluyoruz.Ve tanık olurken de üzülüyoruz,etkileniyoruz ve kitabın sonunda da şaşırarak kalıyoruz yani anlıyacağınız Khrıstın HANNAH yine yapmış yapacağını şimdi Gerçek Renkler ise okunmak üzere  beni bekliyor ve fazla bekletmeye niyetim yok.Eğer siz de Khrıstın HANNAH ile tanışmadıysanız henüz daha fazla ertelemeyin derim ben..

KÜÇÜK APTALIN BÜYÜK DÜNYASI VE GERİ KALAN HERŞEY-PUCCA 1-2: İlk kitabı canım arkadaşım Mehmet'cım doğum günü hediyesi olarak alıp yollamış bana zaten genelde kendısı yollar bana hediye kitap:) neyse çok konuştum bu kadar  beğeneceğimi güleceğimi ve kendimden birşeyler bulacağımı hiç tahmın etmemiştim ne yalan söyliyim ama çok güzeldi kitabı bitirdim ve zaten ikincisi de o ara çıkmıstı hemen aldım fuardan ve onuda çok beğendim zaten kitabın adından anlıyacağınız üzere ilk kitabın kalıdğı yerden başlıyor oda çok güzel ve çok eğlenceli idi okumadınız mı? okuyun,eğlenin derim:)

ODA-EMMA DONOGHUE: Off off off diyorum sanırım ne söylemek istediğimi anladınız Oda alınacaklar listemde idi ancak hep almayı erteliyordum fakat görüşlerine çok önemverdiğim sevgili Canan ablacım kitabı okuduktan sonra şiddetle tavsiye etti ve bende onunla birlikte gittiğimiz fuardan hemen aldım Oda'yı bu sefer geciktirmeden başladım ve yine yine bunu söylemekten nefret ediyorum ama keşke geciktirmeseymişim dedim:( Oda bir anne ile oğlunun dış dünyadan ayrı bir şekilde küçük bir oda da yaşamlarını anlatıyor kahramanımız küçük Jack çok ama çok tatlı kahraman dedim çünkü annesini ve kendisini küçük Jack kurtarıyor odadan olaylar ondan sonra gelişmeye başlıyor.Kitap küçük Jack'ın ağzından anlatıldığı için rahat okunuyor sıkılmanıza imkan yok çünkü o kadar güzel bir kitap ki elinizden bırakamıyorsunuz ben okurken çok duygulandım ve çok etkilendim sizde okuyun derım...

KADER-P.C CAST/ KHRISTIN CAST: Evet bu isimleri gördüğünüz de anlıyacağınız üzere Gece Evi serimizin son çok kitabı KADER açıkçası bir önceki  kitap daha bir güzeldi daha bir heyecanlı idi ben bu seferkini çok tatmin edici bulmadım ne yalan söyleyeyim kitabın adı da bence Kader değil Kaos olmalı imiş çünkü kitapta kader ile ilgi bişey pek dikkat çekici değildi hiç yokda değildi tabii ama bence Kaos bu seferki sayıda daha uygun olurmuş gibi geldi bana.Bilmem aranızda bu seriyi okuyan ve bana katılan var mı?

 MEFİSTO KULÜBÜ-TESS GERRITSEN: İşte benim JEAN CHRISTHOPE GRANGE dan sonra gerilim kitaplarında en çok sevdiğim yazarlardan kendisi bayılıyorum çok seviyorum hastasıyım:) ama gelin görün ki o kadar sevmeme rağmen ben sadece okumadığım tek kitabı en son çıkan olduğunu sanırken okumaya ara verip yeniden başlayan ve Tess ablamızın kitaplarının hepsini bir ayda bitiren sevgili abişim dedi ki: 'Seda bu yazarın seride ki Mefisto Kulübü adlı kitabı eksik' ben o seriye dahil dedim aman efenim biz bi tartıştık bi tartıştık görmeniz lazım:) nitekim en sonunda ben hatamı anladım abişimin haklı olduğunu anladım ve edebimle sustum :) fuardan da hemen Mefisto Kulübü ile Bıçak Sırtı'nı aldım okuduktan sonra birkez daha anladım ki abim haklı imiş:) ayy çok konuştum kitap nasıl mıydı sormanıza gerek var mı? :) bir gece de okduum bitirdim aslında pek de ıyı yapmadım bütün gece rüyamda şeytanlarla uğraştım,gündüz kursa giderken amanin biri beni takip mi ediyor diye paranoyaklaştım Grange'ın Siyah Kan'ın da olduğu gibi :) çok beğendiği anladınız heralde:) Tess ablamız ile tanışmadıysanız eğer acele edin çevrilmekte olan iki kitabına yetisin derim hee bu arada umarım yenikitaplar Martı Yayınlardan değilde Doğan Kitapdan çıkar çünkü Martı da çok yazım hataları ve ifade bozuklukları oluyor pek tadına varamıyorsunuz ama bence yine Martı dan çıkacak çünkü fuarda konuştuğumuz stand görevlisi amca ile sohbetimizde çıkacak iki kitabı daha var dedi biliyorum dedim oradan anladım yine Martı dan yayınlanacağını neyse umarım bu sefer aynı hatalarla karşılaşmayız..

KARA YAĞMUR-KARL OLSBERG: Amaann sevgili dostlar merak ediyordum bu kitabı keşke hep merakımla kalsaymışım vallahi:) ne yalan söyleyeyim hiç hiç beğenemdim bitirene kadar canım çıktı o beni okudu ben mi onu bilemedim yani:) pek tavsiye etmem ama siz bilirisniz tabii:)


KAR MELEKLERİ-JAMES THOMPSON: Bu kitabı da inernette ki yorumlardan araştırdım ettim okumalıyım dedim aldım okudum.İyi mi ettim eh işte öyle pek ahım şahım bir kitap değil ama yinede benim Finlandiya'da geçmesi oradan esintiler vermesi çok hoşuma gitti aslında vasat bir kitaptı bana göre yani idare eder..Okumadıysanız aceleye gerek yok derim:)

SERENAD-ZÜLFÜ LİVANELİ: Zülfü LİVANELİ'yi okumaya LEYLA'NIN EVİ ile başladım ve doğru tercih ile başladığım için çok şanslıyım ve bana tercih yapmam da yardımcı olan arkadaşım  Gizem'e de çok teşekkür ederim..Serenad son kitabı idi LİVANELİ'nin ve ben bunu da okuduğum için çok mutlu oldum çünkü gerçekten çok beğendim çok duygulandım hem 60 yıllık bir aşka tanık oluyorsunuz hem de Yahudi Soykırımı ve Mavi Alay olaylarına şahitlik ediyorsunuz bir nebze.İnsanı derinden etkileyen çok çarpıcı bir kitaba daha imzasını atmış Zülfü  Livaneli bu kitabını okumadıysanız eğer tavsiye ederim..

 MALAFA-HAKAN GÜNDAY: Kinyas ve Kayra en çok merak ettiğim kitabı idi Hakan GÜNDAY'ın ve alıp okuduğum zaman merak etmekte ne kadar haklı olduğumu anladım çok beğendim.Aynı şekilde AZ'da öyle kaldı ki AZ'ı Kinyas ve Kayra'dan daha çok beğendim hala da açıp altını çizdiğim yerleri okurum böyle bir kurgu böyle bir anlatım gerçekten çok şaşırtıcı ondan beridir Hakan Günday'ın yakın takipçisi oldum.MALAFA ise kuyumcu sektörünü yani başka bir değişle satış ve pazarlama sektörünü ele almış Antalya'da turistlerin en çok olduğu yerde geçiyorolaylar ve turistlere nasıl satış yaptıklarını kuyumculuk sektörünün nasıl işlediğini ne dolaplar döndüğünü gayet net bir şekilde anlatmış bize sevgili Hakan GÜNDAY kaldı ki kendisi de daha önce kuyumculuk sektöründe çalıştığı için zorlanmamış anlatırken.Bunuda çok beğendim ama AZ'ın yerini dolduramadı yeni kitabını sabırsızlıkla bekliyor ve henüz Hakan GÜNDAY ile tanışmamış olanlara şiddetle tavsiye ediyorum..

ANA-MAXİM GORKİ: Klasikler ile aram pek iyi değildir bilenler bilir ama kitapsever ayrım yapmaz okur diye bilirim ben ve zorlada olsa klasiklere kendimi alıştırmaya çalışıyorum.İlk önce FARELER VE İNSANLARI okumuş beğenmiştim.Şimdi ise ANA'yı okudum ve gerçekten gerçekten klasiklere  olan ön yargımdan kurtulmaya başladım çok beğendim biraz siyasi gibi gelse de aslında adından da anlaşılacağı üzere bir annenin evladı için katlandığı sıkıntılara tanık oluyoruz.Benim gibi heralde çok geciktirmiş olanınız yoktur bu kitabı ama eğer varsa ve benim gibi klasiklere karşı ön yargılı ise bence ilk adımı atmalı ve başlamalısınız emin olun beğeniceksiniz...

Evet sevgili arkidişlerim bloguma yazmadıgım zamanlarda okuduklarım ve bende bıraktıkları etkıler bunlar emınım kı daha atladıklarım vardır ama kitaplıgımın rafında bulamadım (itiraf edeyimçok karıştı :) ) bulduğum zaman eksıklerımı sızlerile paylaşacagım.Yeni yazılarda görüşmek üzere:))

6 Aralık 2011 Salı

Selammmm:))

Ben geldimmm:) biliyorum arada bir gelip gelip gidiyorum ama bu sefer blogumu da düzelttim nasıl yapılacağını da arkadaşlarımın yardımı ile öğrendim (çünkü kendim bu konularda azcık beceriksizimdir de:) ) içime de sindi şimdi daha da hevesli yazacağım yazılarımı:))

Artık uzuuuun araların olmaması dileği ile:)))

11 Eylül 2011 Pazar

SEDA

Değiştim,hem de çok değiştim bunu iliklerime kadar hissedebiliyorum ki hissetmesem de zaten davranışlarımdan,huyumdan,suyumdan,yememden,içmemeden her şeyimden belli oluyor değiştiğim.Bunu sadece ben değil herkes söylüyor,herkes görüyor,herkes görüyor,herkes biliyor.Ama neden böyle derseniz eğer hiç bir cevap bulamam size verecek.

Çok önce başladı,uzun zaman önce başladı bu değişim.İlk önce gözlerimde ki ışık söndü,sonra içimden gelerek attığım herkesin bayıldığı o kahkaham kayboldu yerini yapmacık tebessümler almaya başladı giderekde ustalaştım yapmacık haraketler konusunda,sonra yemek yemeyiçok sevmeme rağmen bu yetimi de kaybettim.Huysuz biri olmaya başladım zamanla,huysuz ve sinirli oldum.O anlayışlı hiç kimseye karşı ters tepki vermeyen Seda olur olmadık tepkiler vermete başladı insanlara boş bakmaya başladı.Kızmaya başladı herşeye,herkese kızgındı Seda artık ama yine elinden geldiğince belli etmemeye çalıştı,çabaladı.İş yerinde kendini ifade etmeye çalıştı arkadaşlarına,anlatmaya çalıştı ama anlamadılar hak verdiklerini söylediler ama anlamadılar.Zamanla kendini anlatmaktan da vazgeçti Seda en iyi yaptığı şeylerden birini yapmaya başladı tekrar sustu.Sustu ve daha çok daha çok okumaya başladı.İçine daha çok kapandı.Artık insanların anlattığı bahsettiği şeyler saçma gelmeye başladı giderek koptu onlardan uzaklaştı kaçtı.

Aileside farkediyordu Seda da ki değişiklikleri en sonunda babası kendi canından çok sevdiği babası işten çıkardı Seda'yı kendini toparlasın diye arkadaşlarının yanına tatillere gönderdi ama olmadı daha çok içine kapandı Seda.Odasından hiç çıkmaz oldu,yemedi,içmedi,konuşmadı adetea yoktu dünyada yaşamıyordu sanki.Ailesi üzülüyordu Seda'da ailesini böylesine üzdüğü için perişandı ama o kadar hissizdi  ki umursayamıyordu bile en küçük şeyde bağırıp,çağırıyordu ama ağlayamıyordu bile oysa ne kadar çok istiyordu bağırıp çağırmak yerine ağlayabilmeyi ama yapamıyordu.Annesi perişandı,babası üzgündü,ağabeyi arada kalmıştı.En sonunda doktorlara başvurdular yemek yiyebilsin diye beslenme uzmanlarına,hiç olmazsa konusabilsin rahatlasın diye psikologlara götürdüler herşeyi yaptılar ama Seda doktorların bütün yapmak istediklerine karşı kayıtsız kalıyordu cevap vermiyordu.Bazen iyileşmek,düzelmek istiyor ama içinde bir ışık belirmiyordu.Çaba sarf edecek gücü yoktu,konuşacak kendinş anlatacak gücü yoktu Seda'nın neden böyle oldu diye soruyordu kendine sürekli ama yok bir cevap alamıyordu.

Zaman ilerledi Seda'nın morali düzelmeye başladı ama hala sinirleri çok hasastı en küçük bir şeyde hala tepkileri çok büyük oluyordu dedim ya eski Seda değildi artık o susmuyordu susamıyordu,alttan almıyordu alamıyordu bir türlü.Özellikle annesi ile eskiden herşeyini paylaştığı en iyi sırdaşı annesi ile sürekli kavga ediyorlardı.Annesinin o büyük karşılıksız sevgisini kaybetmekten öyle çok korkuyordu ki Seda böyle zamanlarda ama yinede bir şekilde çıkıyordu işte bu kavgalar sonradan çok pişman olsada engel olamıyordu bir türlü.Annesinin de sinirleri harab olmuştu artık kızını böyle görmeye dayanamıyordu haklıydı da kızının yaşıtları,arkadaşları hayatlarına yön vermişler,evlenmişler hatta kimilerinin çocukları bile olmuştı o ise kendi kıznın böyle oluşuna alışamıyordu hangi anne alışabilrdi ki evladının birden bire böyle sebepsiz değişmesine?Babası da perişandı,üzgündü oda hazmedemiyordu Seda farkındaydı hepsinin ama dedim ya hissiz gibiydi bir yandan umursuyordu  perişan oluyorduama bir yandan tepkisiz kalıyordu herşeye hiçbir çaba göstermiyordu,gösteremiyordu.

 Hiçkimse ile görüşmedi Seda arkadaşlarından,çevresinden soyutladı kendisini bütün sevdiği arkadaşlarını kaybetti zamanla kimseyle görüşmek gelmiyordu ki içinden böyle olunca değer verdiği insanlar bir bir yok oldular etrafından.Haklıydılar tabii biliyordu Seda hiç birine kızmadı ha verdi,saygı duydu ne de olsa bi yerde kendi yapmıştı kendisi görüşmemişti kimseyle haklıydılar...

Şimdi ise ailesi ile arasına hala görünmez duvarlar örülmeye ve giderek yükselmeye devam ediyor Seda yine farkında bunun ama elinden bir şey gelmiyor ne zaman düzeltmeye kalksa yine birşey oluyor Seda istemeden aşırı tepki veriyor herşey birden yine en başa dönüveriyor.Olmuyor,olmuyordu.Hayatta en çok sevdiği insanlarla arasında ki mesafeler çoğaşlıyor,büyüyor annesi ile kavgaları giderek artmaya başlıyor ve Seda kendisini daha çok üzen kelimler duymaya başlıyordu annesinin ağzından.Onun bir ceza olduğunu düşünüyordu annesi Seda ne zaman bu kelimeyi duysa bir kez daha bir kez daha kendi içine geri dönüyordu bu kavgalar ikisini de boğuyor yoruluyorlardı.Sanki,sanki artık eskisi gibi sevilmediğini hissediyordu Seda bir zamanlar prensesi olduğu evde oysa böyle olmaması için Allah'a nasıl yalvarıyordu...

Zaman geçti Seda alışmaya başladı artık bu duruma ve yadırgamaktan vazgeçti artık anladı çünkü sonunda eski Seda gibi olamayacığını,kabullendi.Şimdi ise yeni Seda'yı eskisi gülemeyen,mutlu olamayan sürekli etrafından kaçıp kitaplarına daha çok sığınan Seda'yı kabullenmek kaldı geriye....

8 Ağustos 2011 Pazartesi

RUH KOLEKSİYONCUSU-TESS GERRITSEN

Biliyorum farkındayım kitabımı bitirmem uzun sürdü ama emin olun ki istemeden oldu yoksa sevmediğimden dolayı değil ayrıca hiç öyle ayıp birşey yaparmıyım  ben Tess ablamız yenibir kitap patlatacak ki ben beğenmeyeceğim cık cık çok ayıp:))

Anlıycağınız üzere pek beğendim yeni kitabını.E birde kitap Mısır ile arkeoloji ile iilgili olunca beni içine çekmesi uzun surmedı kıtap çok kısa aslında bır gunde bıle okunabılecek bir kıtap ama gelin görün ki ben yapamadım bunu cunku bazı durumlar söz konusu idi oyuzden neyse önemli olan bitirmiş ve beğenmiş olmam:)

Kitabımız eski Mısır'da bir arkeolog annenın başına gelen bir aşk kaçamağından sonra başlıyor ve günümüze kadar çeşitli cinayetelerle ve olaylarla geliyor tesadüf tesadüfü kovalıyor ve bizim haşarı dedektifimiz Jane Rizolli olayı çözüyor tabii bunda adli tabibimiz Maura Isless'ın de payı büyük nasıl mı anlatamam okuyunda öyle görun :)

Evet kitabı pek beğendim Tess Gerrıtsen okurlarına tavsıye ederım bi an önce okumalarını:)Eee buda bitti bari bi an önce yenisini çıkartsada ortalık şenlense dimi ama:))

7 Ağustos 2011 Pazar

Yılan hikayesine dönen iş hayatı

Bildiğiniz gibi uzun bir süredir iş aramaktaydım arkadaşlarıma eşe dosta herkese haber vermmiştim tabii bir yandan da kendi başvurularımı da yapmaktaydım yani dört bir koldan saldırmıstım boş durmuyordum ama gelin görün ki sevgili arkadaşlarım hiç bir yerden hiç bir yerden bir türlü ne bir cevap ne de bir haber gelmekteydi.Haber gelmeyince benim de umutlarım tükeniyor sinirlerim iyicene bozuldukça bozuluyordu.

 İşte öyle bir zamanda eski iş yerim olan kumaşçıdan haber geldi benim yerine showrooma bakmak için aldıkları arkadaş KPPS'ye girmiş kazanmış ve işten ayrılacakmış bu sebeple  bana gel tekrar başla şimdilik eski işine devam et  diğer Seda gittiğinde onun yerıne geçeceksin dediler yani hem ihracat hem de renk takip işine aynı zamanda müşterilerle dei lgilenme işi vardı yani yine bir keşme keşin içine girecektim çok düşündüm düşündüm isteksizce kabul etmek zorunda kaldım.Ama şimdi showrooma bakacak olduğum için ve kızın da daha ataması yapılmadığı için daha bir ay şirkette olacakmış ozaman ben de dedım ki o gıtsın ben sonra gelırım bosu bosuna gelmemenın anlamı yok nasılsa işi biliyorum dedim.Ama sevgii patronum yok illa gelsin diye tutturduğu için gidip başladım.İlk üç gün eski yerimde oturabildim kız Ankarada mülakatta olduğu için fakat daha sonra geldiğinde ne masam vardı ne bilgisayarım ve ben bu durumdan hiç de menun değildim daha sonra dedık kı pazarlamada bi kişilk boş yer ver orada geçici olarak oturabilirm neyse ayarladık herseyi ben yerleştim pazarlamada ki boş masaya sonra patrondan haber gelmesin mi salı günü kızı geliyomus tekrardan ben o masadan kalkabilir miymişim?ayıp olucakmış bana ama geçiciymiş bu durum dedım sorun değil ama ben gidiyim sonra geliyim dedım yok efenım patron memnunmuş benım orda olmamdan gitmemi istemiyormuş sadece biraz idare edebilir miymişim?Canım dedım zaten Esenteks de çalışmış adam idare etmeye alışkın adamdır ederiz dedim ama sinirlerim çok bozuldu.

Neyse Perşembe günü liseden beri çok yakın görüştüğüm bir arkadaşım var adı Neslihan beni aradı demesin mi bizim burda iki kişilik yer boşaldı seni söyledim arayacaklar kesin oldu bu iş dedi dünyam başıma yıkıldı.Neslihan nerede mi çalışıyor Transalkım Lojistik de ihracat operasyon bölümünde ben de orada başlıyacaktım dedim kzım sen ne diyosun durumlar böyle böyle hallet dedı annemle konuştum bi sürü olay yok efenim ayıp olurmuş yok efenim ben orda rahatmışım bilmem ne bi sürü bahane dedim benim istediklerim ne olacak hayalerim ne olacak öyle böyle derken annemi ikna edemedim ertesi gün aramasınlarmı görüşmeye bekliyoruz diye al sana bi şok daha yine annemle konuştum olmaz dedı tabi ben yine sinir harbindeyim akşam eve geldim suratım beş karış sirke satıyor..Neslihan ile konuştum çok üzüldüm redettiğime dedim şansızım bilmem ne kızında canını sıktım dedı ki üzülme tekrar çıkar ben seni kesın araıycam yıne ozamn kesin gelirsin dedi dedim ki gelmez miyim uçarak gelirm

Kaldı ki cumartesi günü Neslihan beni yine aradı dedi seni yine söyledim Pazartesi günü görüşmeye bekliyorlar  bu sefer kesin bir cevap ver dedi dedim dur on dakika içinde arıyorum annemle otrudum konuştum oda istiyodu benim büyük güzel bir yerde çalışmamı ama biraz sağlığım nane molla olduğu için tedirgin oluyordu kendince haklıydı oda ama nitekim kabul etti ve ben de koşa koşa Neslihan'ı aradım tamamdır dedim geliyorum canım arkadşım oda çok sevindi:)

 Yaa işte böyle sevgili arkadaşarım yarın görüşmem var umarım çok iyi geçerde iş konusunda tepemde dolaşıp duran kötü şansı yok ederim şeytanın bacağını kırarım dua edin benim için desteğe ihtiyacım var canım arkidişlerim sizi gelişmelerden haberdar edeceğim öpüyorumm hepinzii..

31 Temmuz 2011 Pazar

DERVİŞ EVİ-IAN MCDONALD

Farkındayım canlarım bu kitabı bitirmem hayli uzun sürdü ama emin olun bu sıkıcıklıkla yine iyi dayandım bu bayık kitabı okudum bitirdim.Evet anlıyacağınız üzere hiç beğenmedim Derviş Evi'ni oysa ki pek bi merak uyandırmıştı bende ama umduğum gibi çıkmadı maalesef o yüzden alında okuyun diyemeyeceğim sizlere.

 Kitabımız 2027 yılında İstanbul'da geçiyor ve Türkiye Avrupa Birliği'ne alınmış takdir edersiniz ki herşey süpersonik derecede teknolojik.Kitabın konusu bir Türk ve Kürt gencinin büyük icadı dünyayı değiştirmek üzeredir ve bı icat herkesin dikkatini çeker kimileri için bu bir fırsat kimileri için de bir çöküş olmuştur olay
lar bu eksen etrafında döner durur.

 İşte böyle okuyupta benim bile bir anlam veremediğim son derece saçma bir kitaptı açıkcası aldığım için pişman oldum da diyebilirim sevgili dostlar:/ Ama beni şaşırtan birşey var yazarın İstanbul konusun da son derece bilgi sahibi olduğudur onun dışında beni etkileyen başkada bir şey olmadı sevgili dostlar.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

ATEŞBÖCEĞİ YOLU-KRISTIN HANNAH

Nasıl anlatsam ki size ATEŞBÖCEĞİ  YOLUNU arkadaşlık,dostluk,kardeşlik,yanlızlık,kader adına müthiş bir kitap ben çok geç okudum bu yüzden pişmanlık var ama şimdi de geç de olsun  iyi kş okumusum diyorum.


Kate ve Tully ikisi de yanlız ikisi de can dostu arayan kendi  içlerinde kaybolmuş iki ergen.Kate içine kapanık kitaplardan başka bir dünyası olmayan ama mutlu bir ailesi olan bir kız bu yönden çok şanslı aslına bakarsanız.Tully ise sorunlu bir geç kız annesinin onu küçük yaşlardan itibaren bir terk edip bir geri dönmesi yüzünden iç dünyası paramparça aslında ama o dışarıya karşı kendisini oldugundan daha güçlü  göstermesini çok iyi başarmakta bu yüzden de çok popüler bir kız.Tully ve annesi Ateşböceği Yoluna ilk taşındıklarında Kate içinden keşke onun gibi popüler bir arkadaşım olsa diye geçirdi  nerden bilebilirdi ki o anda isteğinin kabul olup ömür boyu sürecek bir dostluğa adım attıklarını...Tully bir gece kendisinden üst sınıfların verdiği partiye davet edilir ve orada tecavüze uğrar işte o gece Kate ile dostlukları başlar  ve ayrılık,ihanet,kıskançlık,fedakarlık gibi bir çok sınava tabii tutulur bu arkadaşlıkları ama sarsılsada yara almadan kaldıkları yerden devam ederler dostluklarına.

Tully Kate'in annesine verdiği sözü tutar ve çok başarılı bir muhabir ve televizyon programcısı olur Kate arkadaşını bu yolda yanlız bırakmamak adına bu işi yapmaya çalışır ama aslında içten içe istemez muhabir olmayı ve patronu Jhonny'e fena halde aşık olur zamanla aşkına karşılık bulur ve Kate kariyerinden vazgeçerek evlenir üç  tane çoçuğu olur Marah,Lucas ve Wıllıam çok mutlu bir ailesi vardır.Tully ise her geçen gün yükselmekte ama yanlızdır Kate dışında kimsesi yoktur zira annesi onu büyükannesinin ölümünden sonra redetmiştir.Hayatları bu şekilde sürüp gider bir sürü olaya gebe olurken Kate göğüs kanseri olduğunu ve son aşama oldugunu öğrenir ameliyat olur kemoterapi görür kaçınılmaz son bellidir aslında sadece geciktirmektir amaç ama geç de olsa Kate hayata gözlerini kapar....Jhonnyi,annesini,babasını çoçuklarını ve Tully'i yanlız bırakarak cennete gider..

Kate ölmüştür ama Tully onun yanında olduğunu bilir her anını yanında hisseder 30 yıldır dost olan arkadaşları aslında ölüm bile ayıramamıştır..İşte böyle sevgili dostlar Ateşböceği Yolu'nu ben çok sevdim ve etkilendim hepinizin okumasını öneririm.Öpüyorumm görüşürzzzzz..

19 Temmuz 2011 Salı

SON ZAMANLARDA NE OLDU NE BİTTİ??

Uzun zamandır yazmıyordum değil mi? evet evet yazmıyordum neden bilmem belki de bilgisayarı açmaya üşenmemdendir:)  neyse bugun hazır açmışken bişeyler yazayım son zamanlarda olanlardan bahsedeyim istedim azcıkın:)

Aslına bakarsanız pek fazla bişey olmadı sevgili arkidişler sadece geçen hafta bi telaşla Ankara'ya gittik bir hafta oradaydık sonra evimize geri döndük çok şükür(!) Ankara'ya gitmeden bir gün önce ben çok hastalanadım malum yeme problemim yüzünden artık iş büyüdü sevgili arkidişler ve ben kusmaya başladım ardından ishalde geldi (hayır bişey dokunmadı zaten dokunamazdı zira bişey yemediğim için neyse annemler gece yarısına kadar durduramadılar kalktık gittik hastahaneye serumlar bağlandı doktor konustu işin nereye gittiğinden bahsetti önemsemen gerekli dedi konuştuk ettik bende üzerine fazla düşeceğime dair söz verdim de beni serbest bıraktı evimize geldik.Ertesi günü  anneannem Ümre ziyareti yapacağı için gidip kendisini görmemiz gerekliydi bizimde vaktimiz kısıtlı oldugu için mecbur ben hasta oldugum halde yola çıktık neyse biraz daha iyiydim ama halsizlik ve bulantı devam etti durdu tabii bu olaydan sonra bızımkılerin üzzerimde ki baskısı son hızla arttı Ankara'ya gittiğimizde deilk bir kaç gün hiç birşey gözüm görmedi sonra bir sabah herkes uyurken yine istifra etmeye başlayınca korkudan ağlamaya başladım ve herkesle birlikte kahvaltı yaptım bir buçuk sene sonra ilk kez benim için ne büyük bir olay anlatamam size tekrar kahvaltı yapabilmiş olmak ne büyük mutluluktu tarif edemem o günün sevinci ile Anıtkabir'e ATA'ma gittik nasıl güzeldi nasıl duyguluydu anlatamam her köşesini içime çektim kokladım dokundum resim çekmenin serbest oldugu yerlerde resim çektim ama sizinde  bildiği gibi  müze içinde kiçoğu yerde yasaktı bu oysa ki sizlerle paylaşmak istediğim onca güzel şey vardı ki anlatamam özellikle herkesin hızla geçtiği benimse kendimi alamadığım Ata'mızın okuduğu kitapların,kendi yazdığı kitapların,ve tuttuğu notların,çizdiği satırların oradan ayrılamadım ama mecbur çıkmak zorundaydım.Ah o kitapların bir tanesine dokunmayı ne kadar çok isterdim size anlatamam eminim hepiniz isterdiniz bunu.Hee Ata'mın size benden birşey iletmemi istedi ''O MASMAVİ GÖZLERİ HEPİMİZİN ÜZERİNDE BUNU AKILLARINDAN KİMSE ÇIKARMASIN ''dedi. İstemeyerek de olsa Ata'mın huzurundan ayrıldık benim için en güzel geçirdiğim vakit Anıtkabir'de geçen zamandı zira onun haricinde başka bi yere de gitmedim zaten yengemin Moda Evi hariç orda da eve dönmemizden bir gün önce cep telefonumu çaldırdım :( yani her olumsuzluk buldu anlıycağınız arkidişler neyse sağlık olsun ne yapalım..

Artık evimdeyim ve çok mutluyum nedense evimden ayrılmak istemiyorum pek çok özlemişim yuvamı evim canım evim benimm:)) İşte arkidişler son zamanlarda olanlar bunlar.Hee kitap okumuyor muyum hahay şaşarım size eğer böyle bişey düşünüyorsanız:) tabii  ki okuyorum ama yazmıyorum sadece hepsi bu:)) Neyse canlarım hepinizi seviyorum kocaman öpüyorummm..

25 Haziran 2011 Cumartesi

HAYAL..

Bilenler bilir ben üniversiteyi canım ağabeyim ve arkadaşları sayesinde Bandırma'da okudum neden onun sayesinde mi?Çünkü oda orda okumuştu üniversiteyi ve çok çok sevmişlerdi bende gidipgeldiğim için aşinaydım Bandırma'ya tanıyordum,biliyordum bu küçük sevimli şehri ama orada okuduğum zaman bu kadar çok seveceğim aklıma bile gelmezdi.

Kaldı ki ben Bandırma'yı,evimi,arkadaşlarımı,okulumu,o güzel meydanı çok sevdim ve okulum bitince de oradan ayrılmak çok zor geldi bana ama mecburen ayrılmak zorunda kaldım ve evime döndüm tabi ki adaptasyon sorunu yaşadım buraya gelince ama alıştım..Arkadaşlarımızla olan bağımız hiçbir zaman kopmadı hiç ayrılmadık birbirimizden aksine üniversite bitince genelde ayrı şehirlerde olanlar bi süre sonra görüşemez olurlar ya bizim ki böyle olmadı seyrek deolsa görüşüyoruz ama araya hiçbir soğukluk mesafe girmeden birisinin hayatında önemli bi gelişme mi olmuş hemencecik illa ki kim müsaitse hemen diğerlerine bildirir öteki de kırılmaz vay efenim neden benden önce sen söyledin diye:) birimiz diğerinin yanına mı gidecek hemen herkese haber verilir toplaşılıp itinayla baskın verilir diğerine:) benim şuan gidip kapılarını çalıp 'ben geldim' diyebileceğim evlerinde bana ait odaları olan farklı şehirlerde okadar çok arkadaşım var ki bu benim için ayrı bir mutluluk kaynağı..(Aynı şey onlar içinde geçerli tabii benim evimde de onlariçin her zaman hep yer var)Ama tabii bu şehirlerden iki tanesi benim için çok özel birisi Bandırma burda okuduğum  ve genelde arkadaşlarımın hepsi orada oldugu için.Diğeri de Çanakkale ev arkadaşım oralı olduğu için o kadar çok sık gidip geliyorum ki oraya artık bende yarı Çanakkale'li sayılırım:)

Geçen akşam yine Bandırma da yaşayan canım arkadaşım Mervem ile telefonda konuştuk yeni evlerine taşınacaklar onun telaşı hepimizi sardı onun için heyecanlı heyecanlı konuşuyorduk.Canım  arkadaşım iş aradığımı bildiği için son durumları sordu ama ben maalesef bir gelişme olmadığını söyleyince üzüldü tabii ister istemez hemen 'kızım dedi bizim patron yeni yer açıyor bizim meslekle ilgili konuşalım seni buraya alalım' dedı hay demez olaydı :) ben de 'yawrum dedım evdekiler bıraksalar ben ayaklarım bi yerlerime vura vura koşa koşa gelirim ne diyosu sen' dedim 'izin vermezler mi?' dedi Mervem 'bilmem ki' dedim ama olmaz gibi bence  neyse biz böyle olurdu olmazdı konustuk durduk tabıı bu konuşmalar geçtikten sonra dünden oraya yerleşmeye razı olan ben kaç gündür bu hayalle  yatıp bu hayalle kalkıyorum işte evimi şöyle döşerim yeniden şunu yaparım bunu ederim  hatta oda(!!) bana  yakın olur herşey daha güzel olur böyle hayallere kaptırdım gittim yani anlıyacağınız arkadaşlar ama bana kalırsa olmaz bir hayal bu neden mi?Çünkü sevgili annem arka arkaya iki çocuğunu da Bandırma'da okutmaktan şikayetçi  ki bunda benim okulumun ilk yılının ilk döneminde benimle birlikte kalması ve orda çok sıkılması sebep o yüzden ben olmaz gözü ile bakıyorum hem babam da benden ayrılmak istemez yani anlıycağınız en olmayacak şeye taktım bu ara kafayı yine..

Ama ne yapıyım benim hayatımın en güzel günleri orada geçti ve en değer verdiğim sevdiğim arkadaşlarım oradalar sırf onlar içinde değil oraya tekrar yerleşmek isteyişim çok güzeldir Bandırma sakindir geçim daha kolaydır nebiliym ben seviyorum orayı işte istiyorum çok istiyorum ama biliyorum ki olmaz o yüzden fazla kaptırmamam gerek ama gelin görün ki biraz önce yine bu deli kızla konuştum telde müsait oldugumda konuscaz buraya yerleşme işini heralde devreye Ercan babam ve sevgili eniştemi sokacağız belki  onlar hallederler ne dersiniz;?Bizde plan çok aslında bakalım otrup esaslıca konuşup öyle devreye birilerini sokup belki olmazı oldururuz ama tabii düşük ihtimalle.Neyse sevgili dostlar dua edin de bari bu isteğim olsun ..(hee bu arada daha evdekilerin bu düşüncemden haberleri yok şşş sakın sizde söylemeyin şimdlik olurmu?)

17 Haziran 2011 Cuma

CANAN TAN-İZ

Uzun aradan sonra yine bir kitap ile karşınızdayım sevgili dostlar ama sanmayı ki sadece bu kitabı okudum tabii ki hayır bir çok kitap okudum ama blogumda yayınlamadım nedense canım istemedi pek.Neyse gelelim şimdi ki kitabımıza..Canan TAN ilk kez okudum desem bilmem beni yadırgar mısınız?Ama ilk kitabım İZ oldu ve doğru bir kitap seçmişim Canan TAN ile tanışmak için ve şimdi diğer kitaplarını da sıraya koydum bile.

Kitaptan söz etmeye gelecek olursak eğer fazla birşey yazmak istemiyorum ama aile bağları üzerine,sırlar ve yaşanmışlıklar üzerine okunulması gereken damakta hüzünlü bir tat bırakan çok güzel bir kitap olmuş gerçekten herkese şiddetle tavsiye ederim.Şimdiden iyi okumalar dilerim..

1 Mayıs 2011 Pazar

ARI KOVANIN ÇOMAK SOKAN KIZ

Selamlar sevgili arkidişlerim başlıktanda anlayacağınız üzere konumuz LISBETH SALANDER yani başımızın taci gönlümüzün hackeri canımız kanımız:)) vallahi ne yaşan söyleyeyim daja öncede bir çok karaktere böyle sevgi ile bağlandığım olmuştu ama Lısbeth hepsinden baskın çıktı benim için eğer hala aranızda bir  yerlerde MILLENIUM serisini okumayan filmlerini izlemeyen varsa burda onlara seslenmek istiyorum'KALKIN VE HEMEN OKUYUN AYRICA İZLEYİN' :) Neyse çenem düştü yine :) dün sevgili abiciğimle evde yanlızdık kalktık gittik film aldık ve ben serinin son filmini izleyememiş idim cd sını de görunce kaçırmadım aldım hemencecik.Filme geçeyim isterseniz sevgili arkidişlerim..

Film hakkında şunu söyleyebilirim ki EKSİK!EKSİK ÇOK EKSİK ! Bu açıdan kesinlikle çok üzgün ve de kızgınım açıkcası arkidişler tamam tahmin ediyordum ATEŞLE OYNAYAN KIZ DA eksikti yönetmen değişikliği sebebiyle ve üçüncü filmide aynı yönetmen çekeceği için böyle bir şey bekliyordum ama gerçekten kitaba yazık olmuş.Tamam ben demiyorum ki bütün ayrıntıları detayları versin sevgili yönetmenimiz ama kitapta olan vurgulayıcı noktaları atlanmaması gerek yerlerı de kesınlıkle film de göstermesi gerekli idi.O yüzden ben kitapta ki emeği film de kesinlikle göremedim görmeyi de beklemiyordum zaten ama yine de insan sinirleniyor işte..

İzlememiş olanlar için şöyle yüzeysel deolsa benim gördüğüm eksiklikleri belirtmek istiyorum ki sizler de dikkat edin diye.Örneğin Lısbeth hastaneye geldiğinde yaşananlar hiç anlatılmamış babası pislik Zalachenko'nun kızını öldürmeye çalışması Lısbeth'ın kendısını korumaya çalışması,sonra SAPO üyeleri tarafından Zalachenko'nun öldürme kararının verilmesi ve onun uygulanıs şekli, efenime söyliyim kaldı ki benim için kitapta en iyi kurgulanmış yerlerden biriydi benim için Mıkeal'in Lısbeth'e el bilgisayarını ulaştırdıkran sonra  internet bağlantısı sağlaması için odasnın havalandırma penceresine koydugu telefonu nasıl kouyduğu belirtilmemiş ve aksine filmde Lısbeth'e ulaştırılan küçük el bilgisayarı değil internet bağlantılı cep telefonu idi burda da kolaya kaçılmış (burda anlatmak istediğim filmde ne kadar herşeyin kolaya kaçıldıgıdır! )sonra kaldı ki yine kitabın en can alıcı yeri olan Erika'nın Mılennıum'u bırakıp teklif aldığı dergiye geçişi ve orda yaşadığı tehditler Erika'nın bu tehditleri film de  Mıllenıum dergisin de almaya başladığını göstermişler (ben mi yanlış hatırlıyorum sevgili arkadaşlar Erika bu son kitapta dergiden ayrılmıyor muydu yanlışsam beni düzelttin lütfen) sonra bu tehditleri bulmasına yardım eden kişinin Lısbeth değil de başka bir hacker arkadaşının olduğu gösterilmiş..Bunun gibi bir çok daha bir sürü eksik var filmde hepsinden bahsetmek istemiyorum izlememiş olan arkadaşlarım için ama izleyin ve bence kitapta ki emeğin ne kadar boşta kalındığını ve hafife alındığını görün derim ben... Herşeye rağmen film de Lısbeth'ımızın (NOOMI RAPACE) mahkemeye çıkarken ki hali tavırları şüphesiz ki benim için filmin en güzel sahneleri idi..

Kitaplardan uyarlanan filmlerde okuyucunun aklında hep şöylebir soru olur ''acaba aslına sadık kalabileceklermi?'ne yalan söyleyeyim benimde aklımda bu sorular vardı ama Ejderha Dövmeli Kız'ı izledikten sonra kalmadı çünkü kitaptaki vurucu detaylar filmde de atlanmadan izleyiciye sunulmuştu yani kitabı okumayan biri olarak gitseydinz bu filme ne yin ne olduğunu anlayabilirdiniz ama serinin geri kalan iki filmde bunlar malesef yoktu ben isterdim ki atlanmasın vurgulansın en azından kitaba verilen emeğe karşılık.Ben film de hiç emek yok demiyorum sakın yanlış anlaşılmasın sözlerim ama madem bir kitaptan uyarlanan film çekiliyor hakkını vermek gerekli diye düşünüyorum sadece bilmem yanlış mıyım?
Anlıyacağınız üzere çok sinirlendim ama ne yapıyım kendime hakim olamadım sevgili arkidişlerim nediyim ki sizde izleyin,gözlemleyin ve arad ki farkı benim gibi kıyasların derim sadece..

28 Nisan 2011 Perşembe

İÇİMDEKİ BAŞKA BEN-NAŞİDE GÖKBUDAK

Çok ayrı kaldık biliyorum sevgili dostlar ve hasret sona erdi:) Aslında ne okuyorum? köşesinde resimi bulunan Batıdan Gelen İblis adlı kitabı okumam gerekli idi değil mi? Ama hayır sinir sistemim tahammül edemedi ne yazık ki kitaba halbu ki benim çok sevdiğim ve hastası olduğum antik mısır ile ilgili idi kitap ama olmadı birbirimize ısınamadık dedik ve yollarımızı ayırdık malesef:) bende başka bir kitaba başladım böylece..

İçimde ki Başka Ben Naşide Gökbuda'ğın okuduğum ikinci kitabı ve ilk okuduğum kitabı Perina gibi buda gerçek bir hikayeye dayanıyor yanlızca biraz değişik bir kurgu ile bize sunuyor sevgili yazarımız..Kitabımızın konusu reenkarnasyon yani ruhun başka bir bedende tekrar can bulması.Yazarımız bu hikayeyi bir Leh kadınından dinliyor ve bir Türk ailesinin üzerinden kurgulamaya başlıyor kahramanımız olan Sıla'nın bu durum yüzünden ne gibi olaylar yaşadığını büyük aşkı ve içinde bulunduğu bu karmaşık durumla olan sınavının nasıl biteceği konusunda merakınıza hakim olamayarak kitabı hemen okuyuveriyorusunuz.

Yazarımızın da dediği gibi:bu hikayeyi, mükemmel bir Türk sofrası değil de,beş çayı için, güzel yapılmış enfes bir dilim pasta olarak düşünebilir ve zevkle okuyabilirsiniz..Tavsiye ederimm arkidişlerimm

20 Nisan 2011 Çarşamba

AZ-HAKAN GÜNDAY

AZ Hakan Günday'ın Kinays ve Kayra'dan sonra okuduğum ikinci kitabı ve size söyleyebilecek tek kelimem var bu kitap hakkında ''MÜKEMMEL''  Derda ve Derda birisi kız diğeri erkek ama kaderleri yaşadıkları acı aynı 'AZ' ...

Aslında kitabı sizlere uzun uzun anlatmamak için kendimi zor tutuyorum sevgili dostlarım ama hem yanlış birşeyler aktararak kitaba haksızlık yapmaktan çekiniyorum  hemde okumayanlara fazla ip ucu vermek istemiyorum..Fazla derinlere inmeden anlatmaya çalışacağım size..

Derda ve Derda ilk başta da dediğim gibi biri kız diğeri erkek fakat adları,kaderleri ortak iksinin de.. Derda annesi tarafından ilk önce bir yurt köşesine atılmış sonra da geri döneceksin diye  kandırıp kızını alıp köylerine evlendirmek için götürür o sırada on bir yaşındadır Derda sadece on ve bir yaşında ve tek istediği matematiği sevmesede okumaktır! Ama kaderine sözü geçemez Derda'nın ve Hikmetçiler tarikatı mensuplarından Ubeydullah'ın oğlu Bezir ile evlendirilir ve Londra'ya götürülür.Derda beş yıl boyunca gittiği Londra'da ki evlerinde hapis hayatı yaşar çeşitli işkencelere maaruz kalır.Çektiği işkenceler yetmezmiş gibi seks kasetleri çeker para için uyuşturucu bağımlısı olur ve uyuşturucu içn yapmayacağı şey kalmaz artık..Sonra Derda tedavi olur hastahaneye yatar orada kendisine Anne refakat eder Türkçe'de yazıldığı gibi annelik eder Derda'ya kızı yerine koyar Derda da annesi yerine koyar Anne'yi..Ve Derda yarım bırakmak zorunda kaldığı okuluna geri döner üniversiteye gider ve bir edebiyat profesörü olur...

Derda,mezarlıklar içinde bir gecekondu da yaşamakta ve göz kanseri olan annesine bakmak zorundadır çünkü babası cezaevindedir.Derda'da onbir yaşındadır ve hiç okula gitmemiş okuma yazması yoktur.Sadece on ve bir yaşında olan Derda'nın bütün dünyası içinde yaşadığı mezarlıktan ibarettir..Bir gün annesi ölür Derda'nın ve yanlız kalır annesinin ölümü duyulursa yurda verileceğinden korkar ve kimselere söylemez annesini parçalar ve çeşitli mezarlara gömer  annesinden kalan son parçayı sol elini bir mezara daha gömmüş oradan ayrılırken sakallı ve cüppeli bir adamla çarpışır adam annesinin sol elini gömdüğü mezara gider ve bir zarf gömer Derda korkar kendisini gördü diye düşünür ve adamı takip etmeye başlar.Adam düzenli olarak gelir mezarlığa ve kimi zaman sarı kimi zamanda beyaz zarf gömer mezarların içine Derda'da merakına engel olamaz açar zarfları para çıkar kiminden yarısını alır pararnın evrakları da okuması olmamasına rağmen lazım olur diye düşünür alır saklar.Sonra Derda bir gün yine adamı takip eder ve gittikten sonra mezarın içine gömdüğü neyse almak için kazmaya başlar ve bir kutu bulur içinden çok miktarda para olduğunu düşünür açar ama annesinin sol eliyle karşılaşır korkudan ne yapacağını bilemez en sonunda aldığı belgelerı yine oraya gömmekte bulur bu şekilde kendisine zarar vermiyceklerini umar lakin öylede olur ama içindeki korkudan kurtulamaz derken o mezarda toprağa beyaz bir zarf gömen bir kadın görür ve herşeyi anlatıp yalvarmaya afdilemeye karar verir ama kadın yabancıdır ve ne dediğini anlamaz mezarı işaret eder (nerden bilsin Derda o yabancı kadınınOğuz Atay Londra'da kanser tedavisi görürüken kendisine bakan ve ona aşık olan Anne olduğunu?Nerden bilsin Derda kırk yıl sonra kavuşacağı Derda'ya annelik eden Anne olduğunu) Derda mezarı yıkayıp temizlerse kendisini affedeceklerini düşünür ve ondan sonra ki beş yıl boyunca o mezarı hersabah kalkar ve yıkar aynı zamanda konusurda mezar taşıyla orada yatanla oranın sonsuz misafiri olan Oğuz Atay ile.. Hikayemize böyle dahil olur Oğuz Atay ama Derda okuması olmadığından onun Oğuz Atay olduğunu bilmez..

Korsan kitap matbaasında koli taşımaya başladıgında ve bir tezgahtar çoçuğun ona Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı kitabını vermesi ile anlar hergün konuştuğu sırdaşının o kitabın yazarı olduğunu okuması olmadığı halde harfleri doğum ve ölüm tarihlerini zihnine kazımıştır Derda görür görmezde tanır harfleri ve okumayı öğrenir.Tutunamayanları,Korkuyu Beklerkeni,Günlüğü ve Biyografisini okur Derda Oğuz Atay'ın ve onu kendisinin bir eşi olarak görürür ona yapılan haksızlıklara dayanamaz yemin eder Oğuz Atay'a bunları yaşatanlardan intikam almak için..Gün gelir Derda Oğuz Atay'ın intikamını alırda 24 yıl hapse mahkum olur Derda  kendisini öldürmesi istenen ama onun yerine kendisine o silahı verenleri öldüren ve  Çöpçü Hanif'in hayatta kalmasına sebep olur istemeden.Çöpçü Hanif'nin oğlu tarafından cezaevinde bakılır Derda kendisine gönderilen cep telefonundan izlemek zorunda kaldığı Derda ile bu şekilde tanışır.İzlemek zorunda kalır çünkü Derda'nın 52 tane adamın tecavüzüne uğrarken gözlerinde ki bakış ve söylediği sözler etkiler Derda'yı ve ona aşık olur o anda yazmayı öğrenmek ister kendisine mektup yazar.Cezaevinden çıktığı gün kendisini almaya gelen bir avukatın onu herşeyin başladığı yere mezarlığa götürür ve Derda orada karşılaşır hayatının belki de en büyük süprizi ile...

Bu şekilde tanışır isimleri ortak kaderleri ortak Derda ve Derda... Birbirlerine yazdıkları mektuplar kitabın en güzel kısımlarından bence ki Derda'nın İngiletere 'den Türkiye de olan Derda'ya yazıdığı mektubun son bölümünü paylaşmak istiyorum:

Diyebilirsin ki, bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?Haklısın.Belki de çok az.. O zaman şöyle demeliyim:Seni az tanıyorum...Az...

Sen de farkettin mi? Az, dediğin,küçücük bir kelime.Sadece A ve Z. Sadece iki  harf.Ama aralarında koca bir alfabe var.O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.Sana söylemek isteyipte yazamadığım sözlerbile o iki harfin arasında.Biri başlangıç,diğeri son.Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.Yan yana gelip de birlikte okunmak için.Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.Senin ve benim gibi...

Bu yüzden, belki de, azçoktan fazladır.Belki de az,hayat ve ölüm kadardır! Belki de,seni az tanıyorum, demek,seni  kendimden çok biliyorum,demektir.Belki de az her şey demektir.Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...

Birlikte olabilmek için kırk yıl bekledi onlar birlikte ölebilmek içinde kırk yıl daha yaşadılar...

Derda: '' Seni AZ seviyorum''
Derda: '' Ben daha AZ... ''

Biraz uzun oldu farkındayım sevgili dostlar ama yazdıkça yazasım geldi  bu mükemmel kitap hakkında tereddütt etmeden alın derim...

18 Nisan 2011 Pazartesi

ÖLÜM ADASI-AGATHA CHRISTIE

Evett sevgili arkadaşlar bir A.C romanı daha okumanın haklı gururunu yaşamaktayım şuanda :)) Ölüm Adası adlı kitabı klubumuzun A.C okumaya karar verdıgı zaman bende seçenekler arasına koymustum ama pek ilgi çekmemişti bende kendi kendime sonra mutlaka almalıyım dedım vee haftasonu Taksım de ki Can Kitabevi'ne yaptıgım zıyarette hemen aldım çokta iyi yapmısım çünkü çok beğendim:)

Gelelim sevimli  kahramanımız Mıss Marple'ın macerasına: Kahramanımız bu sefer tropik bir tatil geçirmek için St. Honore adasında bulunan Golden Palm Oteli'ne gider ve yine çevresinde birbirinden ilginç insanlar vardır ama Mıss Marple'ın günleri yavaş yavaş sıkıcı ve birbirinin aynı bir hal almaktadır derken günlerden bir gün otelde kalmakta bulunan Binbaşı Palgrave odasında esrarlı bir şekilde ölü bulunmasıyla birlikte otelde arda arda ölümler yaşanmaya başlar ve bundan sonra işler karışır tabi ki olaya el atmadan duramayan sevimli Mıss Marple'ımızın da tatili daha hareketli bir hal almaya başlar.Arda arda gelişen olaylara ne sebep olmaktadır acaba bundan daha başka ölümler yaşanacak mıdır? yaşanacaksa sırada ki kurban kimdir?

Sanırım bu kadar soru sizi meraklandırmaya yeterli eğer okumadıysanız Ölüm Adası'nı tavsiye ederim yada A.C daha önce hiç okumamış acaba hangisinden başlasam diye de düşünebilirsiniz ozaman yinede Ölüm Adası'nı güzel bir başlangıç olarak yine tavsiye ederim yani her türlü tavsiye ederim sevgili arkidişlerimmm:))

16 Nisan 2011 Cumartesi

Bugün ne yaptık?

Evett sevgili  dostlar çok sevdiğim arkadaşlarımın Seda evden çık Seda evden çık artık diye haykırışlarına en sonunda bir yanıt vermek gerekli diye düşündüm ve sizden iyi olmasın çok sevdiğim eski iş arkadaşım olan aynı zamanda adaşımdır kendisi Sedacığım ile birlikte onun da vizelerinin bitmesini fırsat bilip dışarı çıktık attık kendimizi sokaklara..

Dünden Seda ile Taksim de klasik buluşma noktamız olan Burger Kıng'ın önünde görüşmek  için sözleştik ama ben tabiki zamanın da yetişemedim neden mi çünkü sevgili dostlar ben genelde Taksim'e Yeşilköy den yada Bakırköyden bindiğim sarı dolmuşlarla giderim bugun de dedım Yeşilköyden bineyim hay demez olaydım bekle allah dolmuş gelmez bekle allah dolmuş gelmez ne yapsam ne etsem diye düşünürken ordan bir tane genç kızcağız ''taksi ile gitmek isteyen var mı?'' diye sordu dedım ben:)) sonra ıkı kısıye daha sorduk onlarda geldı bırlıkte bındık tasıye dedım heralde yetısırım ama ne mumkun hem çok sayın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin her yanı lalelerle donatmak istemesi hem de havanın güzel olması dolayısı ile kendisini sokaklara atan İstanbul'lu vatandaşlarımızın çektiği trafik işkencesi yuzunden en geç bır satte gideceğim Taksime tam iki saatte gidebildik ve ben çıldırdım tahmın edersınız kı neyse ki Seda'nın yanında iş yerinden bı arkadaşımız daha vardı da yanlız kalmadı kızcağız..

Sonra sevgili dostlar en nihayetinde biz buluştuk meğer Taksimde bugun hayvan haklarını koruma amaçlı eylemde varmış geri kalırmıyız tünele doğru yürürken bizde katıldık aralarına hem birbirinden sevimli köpekçikleri sevme imkanım da oldu çok mutlu oldum:))) Yürümekten yorulunca dedim gidelim kahve falan içelim bari girdik midpointe ben Taksim de açılan yeni yerlerine hiç girmemiştim açıkçası arkadaşlar ve çok beğendim mannzarası falan süper olmuş gerçi eski biracı iken de manzarası süperdi:)) dışarda oturduk sevgili adaşımla gerçi donduk ama sıcak çikolatalarımız ısıttı bizi:))

Ordan çıktık haydee Beyoğlu pasajına girdik ben çok güzel pantolonlar badiler elbiseler beğendim ama kendime hakim oldum sevgili dostlar almadım hani alkışlarr:))) Sonra benim ihtiyacım olan makyaj ürünlerini almak için kozmetikçiye girdik ve aman ordaki kız bana bi makyaj yaptıı vallahi çok beğendim bende yaptıgı seylerden beğendiğim ve ihtiyacım olanları aldım çıktık..İstiklal de yürürken benim anlatıcaklarım oldugu aklıma gelınce girdik bi yere daha oturduk aman ben başladım çenem düştü anlat allah anlat meğer ne çoksey birikmiş neyse içimi döktüm sevgili arkadaşıma rahatladım oda sağolsun dinledi beni:) Ama benim şaşkın arkadaşımın meğer kozmetikçiden alacağı birseyler varmış aklına sonradan geldiği için ayrıca annesini beklediğimiz ve vaktimizde oldugu için haydee tekrar tünel aşağı yürüdük ama ben pazarlık yaptım hediye olarak dönüşte kitapçıya gireceğiz dedim zira CAN KİTAPEVİ'nin Taksim de açtığı yeni mağazasına girmemiştim oda kendimi içinde kaybettiğimi bildiği için ama beni tekrar bu soğukta aşağı kadar yürütüğünden hediye olarak kabul etti :))

Can Kitapevi 'ne girdiğimiz andan itibaren benim yüzüm aydınlandı resmen Seda da ayyy şuna bak nasıl gözleri açıldıı bütün gün böyle açık değildi kızım gözlerin diye takılmaya başladı bana:) Bende kendimden geçmiş bir vaziyette kitaplara saldırdım tabiki tam HAKAN GÜNDAY 'ın AZ isimli kitabını almış kasaya gitmiş çıkıyordum kasa daki çocuk demesin mi üst katımızı gördünüz mü diye? ayy dedim görmedim hemencecik çıktım tabikii aman yalebbimmm ne göreyimmm ortaya koymuşlar yuvarlak bir masa herkes orda otrumus kitabını okuyor nasıl huzurlu nasıl güzel bir ortamdı anlatamam kimiside geniş cam kenarlarına oturmuş kitaplarını inceliyorlardı vallahi sevgili dostlar beni orada bıraksalar gıkımı çıkarmaz biömür kalırdım o huzurun içinde...Neyse ben de daldım kitapları incelemeye sağolsun Sedacıgım  sabırla bekledı benı arada da bol bolresimlerimi çekti:)) kendimden geçmiş vaziyette incelerken kitapları baktım Seda sıkılmaya başlıyor istemeyerek de olsa ayrıldım Can Kitapevi'nden ama bir daha gittiğimde daha uzun kalacağım kesin:))

Anlıycağınız sevgili dostlar uzun biraradan sonra arkadaşım Seda sayesinde çok güzel neşeli bir gün geçirdim ve bana çok iyi geldi gerçekten bugün için ve diğer bütün gerçek dostlarım gibi yanımda oldugu için kendisine çok teşekkür ediyorum ve onu çok seviyorumm hadi hadi kıskanmayın sizi de seviyorumm:)

Eee biraz da bugunden resimler gelsin dimi ama:))

kuzucum Sedacım:)




hepsi benimmm:)))

Dikkat bu bölüm Kitap kulübümüz deki arkadaşlarım için gelmektedir:))
nereye bakacağımı bilemezken:)
bunların da hepsi benim:))
,
gözlerim nasıl da açılmış baksanıza:))
hahaha gözlerim ne komık baksanıza:))
cici cicii:))
AGATHA sevenler bu sizin içinn:)))
bil bakalım içinde neler var az sonraaaa:)))
işte torbanın içindekiler yanlız ZEHİR DOLABI isimli kitabımız CAN KİTAPEVİ'NİN hediyesiiii:)))

13 Nisan 2011 Çarşamba

GEL VATANDAŞ GEL 3'e 5'e BAKMA CİLLOP GİBİ KİTAPLARA GELL:D

Bu yazı sevgili Alkım arkadaşımı kıskandırmak amaçlı yazılmış ve ona itaf edilmiştir:DD (Allahım çok kötüyümmm )

Evet sevgili arkidişler anlıyacağınız üzere yazımın başlığından yine bir careffuar çıkartması yaptık sevgili annemle ve markete girer girmez daha ben demeden bu sefer annem dedi hemen :'Seda hadi kitaplara bakalım' diye bende anneme koca bir AFFEERRRİNİ  yapıştırdım marketin orta yerinde annem de : 'aaa şuna bak ayol benden aldığını geri bana satıyor'diye başladı söylenmeye eee dedm Sevgi Sultan bu işler sırayla haksız mıyım ama arkidişler:)))

İlk önce gittik kitaplarımıza baktık tabii ben aldım yine hoşuma gidenleri annem hadi artık demese etraftakilerin şaşkın bakışları altında sanırım orada saatlerce daha kalabilirdim zira yanımdan geçenler kitaplara bakmaya gelenler bana uzaydan inme bir varlıkmışım gibi bakıyorlardı da.Kitapsever teyzeyi gördün mü diye sorularınızı duyar gibiyim sevgili arkidişler ama malesef göremedim çok bakındım çevreme ama göremedim kısmet değilmiş artık bi başka sefere inşallah..






Kitaplarımızı aldıktan sonra markettee anneciğimle şöleeee bir gezindikten sonra hadi artık çıkalım servisi kaçıracağız dedim ben bir gittik ki bizim servisin yerinde yeller esiyor gelir dedim ben anneme ikide kalkacak nasılsa daha var amaninnn saat iki oldu bütün servisler gitti bizim ki daha gelmedi bile anneme dedim soralım şu şöför bey amcalara neymiş durum sorduk demesinler mi' Ablaa servis üçte gelecek daha bi saat var diye :S aman yaleppim kan beynime sıçradı üşümüşütüm kafein krizim tutmuştu birde ama benim suçumdu yanlış bakmışltım servis saatine hiç ses etmedim edebimi bildim oturdum aşağı yeni aldığım bebişlerden birini seçtim okumaya başladım oda şudur
Neyse ki Cem Sultan sayesinde zaman şıp diye geçti servismiz geldi bende sıcacık evime ve kahveme kavuştum:)) işte bir careffuar macerasıda böyle geçti sevgili dostlar.Şöyle bir bakıyorumda sanırım careffuara gitmek bir alışkanlık haline geldi ana kız olarak bizde hehe:)))
Yeni maceralarda görüşmek üzere beni özleyin anacığımm bayyyyy:)))

12 Nisan 2011 Salı

TARİHÇİ- ELIZABETH KOSTOVA

Merhabalar sevgili dostlarımm uzun zamandır yazmıyordum yine değilmi? Ama bilseniz nerelere gittim kimlerle tanıştım başıma neler geldi hak veriridiniz bana sizde en iyisi lafı uzatmadan bu sefer nerelerden geldiğimi hangi kahramanlarla tanıştığımı anlatayım sizlere..

Evet sevgili arkidişler valla bir baktım Amerika dayım,bir baktım İstanbul'gelmişim,bir baktım Romanya gitmişim,aa bi de baktım Bulgaristan'a gelmişim yani sizin anlıycağınız gezmediğim ülke tanışmadığım tarihçi kalmadı ki benim için bir zevkti çünkü ben tarihi de tarihçileri de pek severim doğrusu:).Kitabımız isimni bilmediğimiz bir arkadaşımız tarafıdan babasının hikayesini anlatıyor bize.Kızımız babasının kütüphanesinde çok eski ancak sayfaları boş fakat tam ortasın da bir ejderha resmi olan bir kitap bulması ile babasının hikayesini öğrenmeye başlıyor.

Babası da bu kitabı öğrencilik yıllarında bulmus danışmanına göstermiş ve oda kendisinde de aynı kitaptan bulunduğunu ve bunun üzerine yaptığı araştırmalarla Dracula'nın hala yaşıyor olabileceğini söylemiş ve bunları Paul ile paylaştığı gün ortadan kaybolmuş.Kendisini danışmanı Rossi'yi bulmaya adayan Paul daha birçok eski kaynakla ve birçok süprizle karşılaşır.En önemlisi ise Profesör Rosii'nin kızı olan Helen Rossi ile bu araştırmaya  devam ederler.Ancak bu olaylar sırasında Paul da tıpkı danışmanı gibi ortadan kaybolur ve yaptığı araştırmalar sırasında yazdığı mektuplar vardır ve kızı bu mektupları bulur babasının yardımı ile hem Dracula'nın izini hem de kayıp olan babasına ulaşmaya çalışacaktır bakalım başarılı olabilecek midir?Aynı zamanda sebepsiz yere yine ortadan kaybolan annesi de acaba hala yaşıyor mudur?

 Kaynağı İstanbul'a Osmanlı Devleti'ne kadar ulaşan bu macera sizlere soluk aldırmayacak buna emin olabilrisniz Dracula ile tanışmak hepinize ayrı bir heyecan verecek buna hiç şüphem yok şiddetle tavisye ederim yukarıda bahsettiğim soruların cevaplarını merak ediyorsanız eğer alın ve okuyun derim ben:)))

7 Nisan 2011 Perşembe

PERİNA-NAŞİDE GÖKBUDAK

Naşide Gökbuda'ğın aslında İçimdeki Başka Ben adlı kitabına başlayacaktım fakat sevgili anneciğim ve çok canım arkadaşım Gizem'ciğimin  ısrarlarına ve anlatamalarına dayanamayarak Perina'ya başladım iyiki de başlamışım.Çünkü Naşide Gökbudak ilk kez okudum ve doğru kitaptan başlamak benim için çok önemliydi takdir edersiniz ki neyse uzatmıyım anneme ve Gizem'ciğime teşekkür ederim yönlendirmeleri için tabi kitapsever teyze yi de unutmamam gerekir değil mi? :)

Perina güzel,nazik,alımlı,insacıl,iyi huylu Perina...Beni nasıl etkiledi bu Perina'nın hikayesi anlatamam sevgili dostlar zira bunun gerçeğe en yakın olanı da beni etkilemesin de büyük payı var tabii.Hayatına bir Grandüşeş olarak başlamış bilmediği bir evde evlatlık olarak başka bir bedende hayat bulmaya çalışmış hayatın getirdikleri ile birlikte Elazığ'ın bir köyünde haketmediği  hayal etmediği bir hayatı sürmek zorunda kalmış,çekmediği çile sıkıntı kalmamış Perina'nın ama yinede hayata tutunmaktan çabalamaktan çalışmaktan hiç vazgeçmemiş pes etmemiş  ve kendi memleketinden çok uzakta da hayata gözlerini kapamış mutluluğu anca bu sayede bulmuş ne yazık ki Perina...

Kitap da geçtiği gibi ve herkesin en azından okuyanlardan aldığım yorumlarda benim ortak kanım Nerdeeen Nereyeee oldu bu kitapta gerçekten de insanların nerden nereye gelecekleri yarın ne olacakları hiç de belli olmuyor oyuzden insan her anını keyifle yaşamalı,sevdiklerine daha bir özen göstermeli,saçma sapan şeylerden kalpler kırılmamalı diye düşünüyorum ben.Herşeyden önce bir kez daha anlamış bulunumaktayım ki sevgili dostlar bir insan kesinlikle:NE OLDUM DEĞİL NE OLACAĞIM demeli bence....

Şiddetle okuyun Perina'nın hikayesin den ders alın derim ben...

5 Nisan 2011 Salı

TEPEDEKİ EV-Shirley JACKSON

Tepedeki Evi çok merak etmekteydim açıkçası sevgili dostlar ama umduğumu bulamadım desem yeridir.Neden mi? Hemen anlatayım..

Felsefe doktoru olan ve psişik güçlere merak salan Dr.John Montague seksen küsür sene önce Hugh Crain isimli bir vatandaşın ailesi ile birlikte mutlu mesut zamanlar geçirmek için yaptırdığı ve daha sonradan çeşitli olaylar neticesinde adı perili eve çıkan bu evi kiralaması ile başlar.Hugh Crain evi yaptırmış çok sevdiği eşine süpriz yapmak istemiştir ancak sevgili eşi yeni evini göremeden hayata veda edince adamcağız çok üzülür ve yetiştirmek zorunda olduğu iki kızı ile bu evde tek başına kalır.Gel zaman git zaman Hugh Crain de ölür ve ev kız kardeşlere kalır ve arlarında çıkan anlaşmazlıklar yüzünden kardeşler ayrı düşerler evin hikayesi bu şekilde saçma sapan bir geçmişi oluşturulmuş daha fazla anlatmak istemem okuyacak olan arkadaşlarımı olumsuz görüşlerimle etkilemek istemediğimden

Stephen Kıng'in ROSE RED KONAĞI adında bir kitabı ve bu kitabın bir filmi vardır bende üniversite zamanında iken kitabını okumasam da filmni izlemiş ve çok beğenmiştim şimdi ne alakası var diyeceksiniz sevgili dostlar ama biraz ona benzettim çünkü Rose Red Konağın da da ev kendi kendisini yeniliyor odalar hareket ediyor ve oda içinde odalar meydana geliyordu Tepedeki Ev de aynen o şekil işte insanlar tuhaf şekilde etkileniyorlar evin içinde olanlardan ama aslına bakarsanız elle tutulur bir olayda olmuyor nebileyim bana çok vasat geldi açıkçası beğenmedim yani beklediğim gibi değildi ama belki sizler beğenirsiniz..

NELER OKUDUM??

Blogum yokluğun da boş durmadım tabiki de dostlar çok güzel kitaplar okudum şimdi şöyle bir baktım da neler okumuşum diye bana az gibi geldi yada atladıklarım oldu bilemedim doğrusu :/ Neler okumuşum bakalım izlenimlerimi bu sefer uzun uzun anlatmayacağım arkidişler sadece bende bıraktıkları izlere göre kelimelerle aktaracağım..

1) UÇURTMA AVCISI KHALED HOSSEİNİ : Muhteşem bu kadar etkileneceğimi bilmiyordum  gerçekten..

2)BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ KHALED HOSSEİNİ  : Aynı şekilde çok etkilendim..

3) OYUNUN USTASI:Bu kitabı lise zamanlarımda okumusutum ve o kadar beğendim ki birçok kere okudum hatta arkadaşıma verdim okuması için ama geri  getirmedi malesef bende de okuduklarım illa kitaplığımda olsun diye bir alışkanlık olduğu için tekrar sipariş edeyim dedim bir baktım ki meğer başka bir yazar kitabın devamını getirmiş dururmuyum onuda aldım:)) hee çenem düştü kitabın nasıl oldugunu belirtmedim MUHTEŞEM !

4)SIDNEY SHELDON OYUNUN USTASININ KURALI: Devam kitabı olarak gayet başarılıydı

5)16:50 TRENİ AGATHA CHRİSTİE:Nasıl olabilir ki şaşırtıcı ve süper her zamanki gibi:)

6)KUM FIRTINASI JAMES ROLLİNS:Şahsen bu kadar başarılı olabileceği aklımdan geçmemişti tam benlikti bitmez bir aksiyon,eski tarih,kazıla,keşifler daha ne olsun:) okuyun derim!

7)SORRY ZORAN DRENKAR: Çok merak ettiğim ve tavsiye edilen bir kitaptı ama açıkcası ben hiiçççç    beğenmedim ama fırsat bulursam belkibır daha okurum

8) BEYOĞLU RAPSODİSİ AHMET ÜMİT: Ahmet ÜMİT'in İstanbul Hatırası adlı kitabından sonra okuduğum ikinci kitabıydı ve onu çok beğenmiştim Beyoğlu Rapsodisiadlı kitabını da sevgili Aslı'nın önerileri üzerine aldım ve çok çok beğendim okuyun derim!

9)YEŞİL PERİ GECESİ AYFER TUNÇ: Okumayı çok istediğim bir kitaptı ve gerçekten çok çok beğendim şiddetle tavsiye ederim:)

10)ÇOLUK ÇOCUK PAUL SMITH: Yine merak ettiklerim arasındaydı biyografi tadında güzel bir kitaptı benim için değişik birtecrübe oldu sizinde denemenizi öneririm:))

Blogumun yokluğunda bunları okudum sevgili dostlarım ve izlenimlerim de bu şekilde kısa ve öz oldu bu seferlik ama umarım yetmiştir:))