14 Ocak 2012 Cumartesi

EJDERHA DÖVMELİ KIZ-DAVİD FİNCHER

Nihayet sabırsızlıkla beklediğimiz film olan Ejderha Dövmeli Kız'ımıza yani Lisbeth Salander'mıza kavuştuk canlarım biliyorum serinin filmlerini İsveç yapımı olarak izledik (yani ben izledim en azından) ve ilk film olan Ejderha Dövmeli Kız'ı gerçekten gerçekten çok beğenmiş resmen film bitince ağzım beş karış açık çıkmış sonrasında da anlata anlata bitirememiştim.Çünkü kafamda ki bütün karakterlerilk filmde öyle yerli yerlerine oturmuşlardı ki izlemek bana ayrı bir keyif vermişti.Sonrasında serinin diğer kitaplarını okurken hep gözümün önüne oyuncular gelmişti kı okuması böylece daha zevkli bir hal almıştı gerçekten.Biliyorsunuz serinin İsveç versiyonun da Lısbeth Salander'ı Noomi Rapace canlandırmış hepimizin gönlüne taht kurmuştu herşeyiyle.Mikeal'i ise Michael Nyqvis canlandırmış o da bence çok başarılı idi  ilk filmin yönetmeni ise Niels Arden Oplev idi ben kendisini çok başarılı bulmuştum ve diğer iki filmden de adım gibi emindim çok guzel olacağına ama yönetmen değişkliğini hesaba katmadığım için hayal kırıklıgına ugramıştım.Fakat serinin diğer iki filmini de Ateşle Oynayan Kız ve Arı Kovanına Çomak Sokan Kız'ı Daniel Alfredson çekmiş idi ve ben bu iki filme debüyük beklentiler ile gitmiş maalesef hayala kırıklıgı ile çıkmıştım salondan çünkü yönetmen bana göre atlanmaması gereken yerlere filmde hiç yer vermemişti o yüzden bana çok eksik geldi filmler ve çok üzülmüştüm açıkçası yazara haksızlık yapıldığını düşünmüştüm.Of bak gene çenem düştü napıyım çok seviyorum Lısbeth'ı neyse en iyisi bugüne geleyim ben..

Bugün de havanın berbat olması beni kararımdan bezdırmedı ve arkadaşımla buluşmak üzere işden çıktığımda yağmur çok yağıyordu ve bi kot elbise ve opak beyaz çoraplarım ve süs çizmelerim ile dondum minibüs beklerken ve aynı zamanda süs çizmelerim su çekti ayaklarım vıcık vıcık su oldu donması da cabası bu arada şirkette çorabım kaçtı minibüs gelmedi falan filan bi sürü olumsuzluk oldu yanı ama ben yılmadım Lısbeth vardı işin ucunda baktım olacak gibi değil atladım bir taksiye öyle gittim.Bakırköye'e geldiğimde arkadaşım henüz gelmemişti ben de Capacity'e gireyım deçorap alayım dedim aman yareppim adımımı attım koskoca alışveriş merkezinde elektirkler gitmesin mi?! haydaa dedim neyse allahtan jenaratörler devreye girdide kurtulduk karanlıktan hemen üst kata çıktım indirimde olan benim bayıldığım Calzedonia dan çorap ile tayt aldım kendime hemencecik koştum tuvalete yeni ve kuru çoraplarıma kavuştum ohh rahatladım:) Arkadaşımı aradım hala tren beklediğini söyledi meğer her yerde elektirkler gitmiş ve tren o yüzden gelmiyormuş  biraz daha bekliyim olmazsa bir yolunu bulurum dedı eh peki dedim dolaşmaya başladım tek başıma o mağazasa senin bu mağaza benim gezdim durdum amaaaann ne farkedeyim ben mağazalara girip çıktıkça çiuv çiuv diye ötüyorum en sonunda bi mağazada yolumu kestiler amaninnnn bi korktum ki sormayın neyse baktılar ettıler yok bişey kız anlattı eger varsa burda halledelım sorun yasamayın dedı valla ıyı olur dedım ama baktılar bişey yok bende çıktım töbe dedim bi daha girmem mağazaya en iyisi gideyim de dedim Starbucks'dan kendime whıte chocolate mocha alayım keyfım yerıne gelsın gittim aldım kahvemı baktım saat gelmıs cıktım sınema salonuna biletimi  internetten aldıgım ıcın hemencecık makıneden çıkardım içeri girdim kitabımı çıkardım kahvemı ıcerken saatımı bekledım belkı dedım bızım kız gelır ama yok gelmedı ordakılere dedım böyle böyle tamam dedıler alırız ıcerı oh ıcım rahatladı neyse gırdım fılme heyecandan kalbım atıyor ama deli gibi:)

Bilindiği üzere yönetmen koltuğunda David Fincher vardı ve beklentiler büyüktü.Oyuncular deseniz zaten iyi Mikeal'i Daniel Craig Lısbeth Salander'ı Rooney Mara canlandırıyor iksini de yakından tanıyoruz şüphemiz yok oyunculuklarından onun için şüphem yoktu kötü  bir oyunculuk izlemeyeceğimi biliyordum ayrıca filmde hem Amerikan hemde İsveçli oyuncular vardı ve İsveçli oyuncuların tellaffuzlarında ki farklılık hemen dikkat çekiyordu. Hepimizin bildiği gibi film Henrik'e doğum gününde farklı ülkelerden gelen kurutulumuş ve çerçevelenmiş çiçeklere bir yenisinin eklenmesi ile başlıyor arkasından Mıkeal'in duruşması gösteriliyor ve olaylar zinciri başlıyor..Fakat bu filmde olması gerekn gibi Mikeal duruşmasından ceza almıyor sadece bütün mal varlığını kaybediyor ve mesleki olarak itibarı sarsılıyor açıkcası ona neden deyinilmemiş anlayamadım.Daha sonra Lısbeth'ın metroda saldırıya uğrayış şeklide farklı lanse edilmiş bu filmde yani olması gereken aslında Lisbeth'ın zarar görmesi iken bu filmde Lısbeth kendisine saldıranı perişan etti resmen:) Onun harıcınde vasisin değişmesi ve pislik Nıls Bjurman ise maşaallahh bu filmde de pislik rolünde pek bi başarılı idi tecavüz sahneleri eksiksiz çekilmiş yanlız Lisbeth'ın intikam alırken Bjurman'ın göğsüne dövme ile yazdığı yazı eksik idi gözümden kaçmadı normalde''Ben pislik bir sadist bir tecavüzcü domuzum'' olması gerekirken bu filmde ''ben tecavüzcü domuzum''yazıyordu.Neyse sonra Mıkeal Harriet olayını çözmeye başlarken önemli birçok kısmı yanlız yaptı mesela Harriet'in defterinde ki isimleri tek başına araştırdı halbu ki normalde de Lısbeth ile araştırması gerekli idi.Sonra Mikeal Lisbeth'in varlığından bilgisayarı aracılığı ile haberdar oluyor diye hatırlıyorum bilmiyorum yanlıs mıyım eğer öyle ise lütfen düzeltin beni???film de ise kendisine asistan istediği zaman Henrik'in avukatı kendisine Lısbeth'i öneriyor ve Mıkeal o şekilde haberdar oluyor kendisinin araştırıldığandan halbuki bu şekilde değil kitapta da.Sonuçta Lısbeth kabul ediyor birlikte çalışmayı ve işler daha hızlı yürüyor olaylar bir biri ardına çözüme kavuşuyor.Mıkeal bütün bu olayların altında Martın Vanger'ın oldugunu anlıyor ve evine giriyor gizlice ama tam çıkarken yakalnıyor ve Martin onu bütün bu pislikleri işlediği yere mahzenine götürüyor tam Mıkeal için herşey bitmek üzere iken Lısbeth sahneye çıkıyor ve Mıkeal'ı kurtarıyor ama bu esnada Martın kaçıyor Lısbeth peşine düşüyor ama Martın kaza yapıyor olması gerektiği gibi tır önüne çıkmıyor virajı alamayıp takla atıyor ve aracının patlaması ile oracıkta sizlere ömür:))

Bu esnada Mıkeal ile Lısbeth hala Harrıet'ın ölü olduğunu düşünüyorlar aslında gerçek çok yakınlarında ve bir anda Mikeal'ın kafasına dank ediyor ve bunu bilebilecek tek kişiye gidiyorlar Londra da yaşayan  Anita Venger'e Lısbeth ve arkadaşları bilgisayarlarına giriyor Mıkeal Anita'ya Martın'ın trafik kazasında öldüğünü haber veriyor ama Anita hiç ilgilenmiyor bile aslında bu onların tasarladıkları bir oyun Anita'nın Harrıet'a haber vermesini ve yerını bellırlemey çalışıyorlar fakat başaramıyorlar.Ertesi gün çözüm yine Mikeal'ın aklına geliyor dogruca Anita'ya gidiyor meğer Harriet hiçbir yere gitmemiş burunlarının dibinde imiş! Olaylar çözülüp herşey açığa kavuşunca Henrik'in Mıkeal'e söz verdiği kendisini aklamasına yardımcı olacak Wennerström dosyası Mıkeal'e yetersız gelıyor ve Lısbeth tekrar sahneye çıkıyor Mıkeal  için herşeyi araştırıyor ve kılık değiştirip adamın bütün banka hesaplarıı boşaltıyor artık Mıkeal'ın Wennerström davasını da bu şekilde çözüyor.Mıkeal'i görmeye Mıllenıum'a gidiyor yanında özel yaptırdıgı deri ceket ile fakat Mıkeal'ı Erıca ile sarmaş dolaş bir vaziyette dergiden çıkarken görüyor deri ceketi çöpe attığı gibi motoruna atlayıp karanlıkta kayboluyor....

İşte böyle canlarım bana göre film güzel olmamış mı olmuş tabii.Mesela ilk filmde Wennerström'un hesaplarının nasıl boşaltıldığı gösterilmemişti sadece filmin sonunda Lısbeth kılık değiştirmiş bir vaziyette gözüküyordu ekranda ne olduğunu bilmiyorduk yani açık kapı bırakmıştı seyirciye yönetmen burada öyle değil şahsen ben David Fincher ikinci filmi çekecek mi bilmiyorum araştırmadım çünkü.Aynı zamanda bu filmde Martin'ın kız arkadaşı olduğu gösteriliyor halbu ki Martın'ın evınde yemek yedikleri akşam oradakı onun kız arkadaşı değil Hedestad da yaşayan Venger ailesinin bir üyesi.Aynı zamanda Harriet Londra da değil Avustrulaya da ortaya çıkıyor bu gibi unsurlarda başka başka gösterilmiş filmde daha bir çok şey var aslında ama çok anlattım sanırım bu kadar yeter:) Bence gidin sizde bir görün derim ben filmi peki bana sorarsanız eğer İsveç yapımı ilk filmi mi beğendin yoksa bunu mu diye size gözüm kapalı olarak İsveç yapımını derim ve Noomi Rapace'ın canlandırdığı Lısbeth Salander derim:) Neyse benden bu kadarlık canlarım başınızı şişirdim öpüyorummmm:))

Noomi Rapace'in canlandırdığı Lısbeth Salander.
Rooney Mara'nın canlandırdığı Lısbeth Salander





1 yorum:

  1. eline sağlık canım
    isveç versiyonunu mutlaka izleyeceğim
    Amerikan versiyonu beni de memnun etmedi..

    bir de amerikan versiyonunda lisbeth babasının yaktığını söylüyordu, bu ilk kitapta geçmiyor bildiğim kadarıyla? ailesinden sadece annesinden bahsediliyor bir de kız kardeşinden

    YanıtlaSil

değerli yorumlar